Büyüklerimizin ifadesiyle; ‘’Kem alet ile Kemalat olmazmış.’’
Yani sıradan kötü aletlerle mükemmellik yakalanamaz. Sadece sıradanlık yüceltilir, sıradışılık öksüz bırakılır. Doğal olarak vasatlık, yaşamınızın bir tortusu haline gelir.
Vasatlık, sıradanlığı getirir. Vasatlıkla sıradışılığı yakalayıp mükemmeliyetçiliği oluşturamazsınız.
Mükemmeliyetçilik, liderliğe ihtiyaç duyar. Liderlik ise ciddi bir donanım gerektirir.
Eğer lider olarak bu coğrafyada var olabilmek ayakta durabilmek istiyorsanız bu ciddi bir öngörü, önemli bir siyasal okuma yetisi gerektirir.
Siyasal okuma yetisi, doğuştan bahşedilmiş melekelerin sonradan elde edilen tecrübeler ile bütünleşip ete kemiğe bürünmesi ile olgunlaşır.
Yoksa siyasal hamaset üzerinden sığ politikalar, liderlik güzergahında bir karşılık üretmediği gibi yapay söylemlerle halkla uzun soluklu bir birliktelik ciddi ve kalıcı bir muhabbet lider-vatandaş ilişkisinde uzun vadeli bir fedakârlık gönülden bir birliktelik ilişkisi inşa edemezsiniz.
Eğer lider olarak donanımınız ile sıra dışı bir profil çizemezseniz fiziksel özellikleriniz boyunuz posunuz veya politik lafazanlığınız ancak bir yere kadardır.
Yine büyüklerimizin ifade ettiği gibi ‘’ sokma akıl yedi adım gider.’’ Sekizinci adımda ortada ve orada yığılır kalırsınız. İfade etmek istediğim şey bir yerden sonra seçmen, politikacıdan yaşam konforunu daha ileriye taşıyacak hizmetler kendisini uçuracak daha uç ekonomik ve siyasal politikalar bekler.
Uçmak, yükselişin diğer bir adıdır. Eğer uçmak ve yerçekimine meydan okumak istiyorsanız ya havadan hafif olmalısınız ya da sizi uçuracak kanatlarınız olmalı.
Bu balıklarda da böyledir. Sudan ağır iseniz mecburen yüzgeç gerekecektir. Yoksa batar dibi boylarsınız.
Eğer kanadınız tekse de uçamazsınız. Bir süre uçmaya çalışır sonra pike yapar yere çakılırsınız.
Havadan ağır hiçbir şey uçamadığı gibi yüzemez de.
Kanat ve yüzgeç adına ne derseniz mutlak çift olmalıdır. İşte iyi bir siyasetçi veya iyi bir lider için de sizi yükseltecek bir çift kanat veya suda tutacak ve hız kazandıracak güçlü yüzgeçlere yani ‘’iyi bir donanıma’’ karşılık gelir.
Konuyu kendisini lider görmeye etiketleyen Ekrem İmamoğlu’na getireceğim. ÖSYM puanıyla giremediği Türkiye’deki bir üniversiteye baba parasıyla girip sonrasında %1’lik dilime sahip 490-500 aralığında puanla öğrenci alan ülkenin en iyi üniversitelerinden birisine, İstanbul Üniversitesine milyonlarca öğrencinin hakkını yemek pahasına ‘’ yapay geçişle’’ havada ikmal yapıp 5 yıllık okulu 7 yılda bitirebilen ve bu üniversiteden diploma elde eden vasat bir şahsiyetin bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamına oturduğunu bir düşünün.
Şimdi buradan soruyorum. Son 6 yılda ‘’ kent lokantası ve kreş’’ gibi butik hizmetleri olağanüstü gösterip İstanbul’u büyük proje ve hizmetlerle tanıştırdık diyebilen bunu da övüne övüne anlatan böyle bir kişinin bir de bu ülkenin başına Cumhurbaşkanı olarak geldiğini bir hayal edin.
Bir de Erdoğan’ın gerek ulusal alanda sağladığı büyük hizmet dönüşümünü birde uluslararası konjonktürde Türkiye’ye sağladığı prestiji bir düşünün.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin kendi siyasal hedefleri uğruna ülke içerisinden ciddi bir muhalefetle karşılaşıyor olsa da çevremde de şahit olduğum gibi taraflı tarafsız herkesin içten içe liderliğini teslim ediyor olması oldukça önemlidir.
İmamoğlu’nun kerhen Cumhurbaşkanı olması halinde ‘’ Mediokrasiyi’’ yani ‘’ vasatlığın iktidarını ’’ yaşayacağımız silik bir yönetimle karşı karşıya kalacağımız veya yönetileceğimiz neredeyse tartışmasızdır.
Bir yönetsel basiretsizlik ile ‘’ yönetsel yetersizlik’’ sorunu ile karşı karşıya kalacağımız neredeyse ortadadır.
Bunu öngörebilmek için inanın ne kâhin olmaya nede müneccim olmaya gerek var. Son 6 yılda İstanbul’un kentsel dönüşüm başta ulaşım ve alt yapı sorunları gibi onlarca sorunu ortada durur iken tüm bunları bir taraf bırakıp 2019’dan bugüne asli görevi olan İstanbul Belediye Başkanlığını bırakıp Cumhurbaşkanlığı hayali ile sağa sola savrulan, halkın tevdi ettiği görevinin farkına olamayan kişiliği oturmamış ergen çocuk kıvamında ki bir şahsiyeti millet olarak izliyoruz.
2024’te Murat Kurum’a işin ehline verilmeyen İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, geliyorum diyen büyük İstanbul depremi ortada iken Cumhurbaşkanlığı hayali ile ihmal edilmiş İstanbul’un kentsel dönüşüm ile dönüştürülememesi ortaya çıkabilecek kayıpların, ekonomik ve insani maliyetini bir düşünün.
Tüm bunları umursamayan İstanbul halkının oyunu kendi kişisel hevesleri uğruna feda eden bir şahsiyetin bir de Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi İstanbul’da olduğu gibi dış tehlikeye açık hale getirebileceğini de bir tahayyül edin derim.
AK Parti Kongresi ve Türkiye’nin Gelecek Vizyonu…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.