Türk Devletleri Teşkilatı’nın uzun çalışmalar sonucu alınan ortak kararıyla Türkiye Türkçesinin 29 harfine 5 ortak harf daha eklenerek 34 harfli ortak alfabeye geçilme kararı alındı. Artık büyük Turan’a giden yolda Ömrünü Türk Milleti’nin terakkisine yükselmesi ve gelişmesine adayan büyük fikir insanı İsmail Gaspıralı’nın; ‘’ dilde, fikirde, işte birlik’’ fikriyle Türkçenin farklı lehçelerini konuşan Türk topluluklarını ortak bir ebedi dil etrafında birleştirip tek bir ulus haline getirmeyi şiar edinen ‘’ dilde birlik’’ fikir manifestosu ile siyasi birlik için ‘’tek bir devlet’’ olma fikriyatının ilki hayata geçirilmiş oldu.
Batıcılık, İslamcılık, ve Osmanlıcılık gibi düşünce akımların çok yoğun olarak tartışıldığı 19.yy.da kendimizi eksilten, sığlaştıran bir kurtuluş reçetesi olarak dayatılan bu gibi akımların dijital çağ olarak adlandırılan günümüzde dahi giydirilmeye çalışılan bu dar elbiselerin bu fikir doktrinlerinin bu gün bu milletin bedenine dar geldiği artık ortadadır.
Osmanlıcılık; bir çatı kimlik olarak Osmanlı İmparatorluğu içindeki tüm etnik gurupları ‘’ Osmanlıcılık’’ duygusuyla ateşleyerek ‘’ Osmanlı Milletini’’ ortaya çıkarmak ve böylece imparatorluk menfaatleri doğrultusunda çaba sarfetmeyi özne kabul ediyordu. Ancak 1789 Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımının Osmanlı himayesindeki değişik milletleri Batı’nın kışkırtılmaları neticesinde çıkabilecek iç çekişmeleri etkisizleştirmeye dönük bir çaba olarak ortaya atılmış olsa da bu fikir, bugün artık bizlerin büyük devlet idealine bir güzergâh olamayacağı açıktır.
Kökü ıslahat fermanına kadar giden ve Tanzimattan sonra modernleştirme yoluyla devleti kurtarmak adına ortaya çıkan Garpcıklık(Batıcılık) ise, ‘’arkasında gidilmesi gereken ikinci bir medeniyetin olmadığı’’ tezini savunmanın yanında kendi kadim geçmişini toprak altına gömüp koşulsuz batıya biati esas alan bu akımın temsilcileri hala aramızda siyasi parti veya mason gurupları olarak mevcut olsalar da 21.yy.ilk çeyreğinde batı değerleri adı altında dayatılmaya çalışılan bu akımın, bu gün batı değerlerinin bir çöküş yaşadığı düşünülürse aslında ‘’bencil bir değersizlik manzumesi’’ olduğunu ortaya çıkarmıştır.
İslamcılık olarak; hem balkanlardaki ‘’Panislavizm’’in gücünü kırmak hem de imparatorluğun içerisindeki Müslüman tebaaların desteğini alarak imparatorluğu içinde bulunduğu çöküş durumundan kurtarmak için kabul edilen bir düşünce akımı olarak ortaya atılan ve en önemli temsilcileri M.Şemsettin Günaltay ve Mehmet Akif Ersoy olan bu akımın temsilcilerinden M.Şemsettin Günaltay, devletin çöküş nedeni olarak; ‘’ cahil gericilikle, cahil ilericilik’’ arasında zarar bakımından bir fark görmezken, o her şeyden önce ‘’ küflü kafaların’’ yıkanması gerektiğini savunmanın yanında batının teknolojisinin alınması gerektiğini ‘’ ahlak ve maneviyat’’ bakımından batı taklitçiliğine karşı çıkarken ‘’ Batı yalnız kendisini düşünür, amacı sömürmektir. Bu zihniyetten merhamet beklemek boşunadır. Kendimiz uyanmalıyız,’’ der.
Mehmet Akif Ersoy ise; Batının tekniğinin alınmasını isterken taklitçiliği reddeder. Bir sözünde;’’ Dini taklit, adetleri taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit hülasa her şeyi taklit bir milletin fertleri de insan taklidi demektir ki; gerçek bir sosyal topluluk vücuda getiremez, binaenaleyh yaşayamayacağını…’’ ifade eder.
O dönem tebayı birleştirme amaçlı olarak ortaya çıkan bu fikir doktrinleri sonuç itibarıyla bu amaca hizmet edememiştir.
Türkçülük (Turancılık) fikriyatı ise; Osmanlı bayrağı altında bilinçsizce yaşayan Türkleri milli bir duygu ile bilinçlendirmek, milliyetini idrak ettirmek, Türk milletini İslam beynelmilletine kuvvetli bir unsur olarak yeniden sokmak, modernleşmek ancak körü körüne bir batı taklitçiliği içine girmemek dolayısıyla ‘’ millet’’ iradesiyle Türk’lüğü, hiçbir milletten geri kalmayan bir seviyeye yükselme düşüncesini savunur. Bu düşünce doktrini kurtuluş savaşında milli mücadelenin başarıya ulaştırılmasında ardından Cumhuriyetin devlet örgütlenmesinde önemli roller üstlenmiştir.
Turancılık fikri, bu ülkede her dönem bir sorun olarak görülmüş ancak Mihail Gorbaçov’un 1989 yılındaki Glastnost veya Prostrika yani “açıklık” ve “yeniden yapılandırma” politikalarıyla devam eden ve 1991 yılında Sovyetlerin yıkılmasıyla sonuçlanan süreçte Sovyet etkisindeki Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanması ‘’ TURAN’’ fikriyatının önündeki ilk engeli kaldırmıştır.
Bugün dünya yeniden şekilleniyor. Korona virüsün getirdiği küresel ölçekli salgın, ‘’küreselcilik ‘’ idealini etkisizleştirirken ulusalcılığı ön plana çıkartarak ulusal mücadeleyi zorunlu kılmıştır. Ulusal mücadelede ulusal kimlikleri ön palana çıkartarak aynı milletin farklı devletlerini bir araya getirme sürecine kapı aralamıştır. En güzel örneği 90’lı yılların başında Ermenilere karşı Azerbaycan’ın kaybettiği Karabağ’ın Türkiye’nin güçlü desteği ile geri alması ‘’ Karabağ’’ zaferi ile taçlandırması işte bu birlik ruhunun başlangıcıdır.
Bu gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli önderliğindeki Cumhur İttifakı; Kuzey Kıbrıs’ın çözümsüzlüğünün devam etmesi, Türkiye’nin yardımlarıyla Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesindeki büyük dönüşü büyük ‘’ Türk Birliği’’ yönündeki inisiyatif sürecini yeniden akıllara getirmiştir. 100 yıl önce ‘’ Turancılık’’ olarak ortaya atılan bu kurtuluş reçetesi bugün yaşanan tecrübelerle öyle anlamlı hale gelmiştir ki ancak bir çoğumuzun bugün idrak edebildiği ‘’ Türkün Türk’ten başka dostu yoktur! ‘’ manifestosuyla ‘’ TURAN’’ yolu bugün düne göre daha yakındır.
Turan yolu, bu gün Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin desteğiyle Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın elinde ete kemiğe bürünüp şekillenirken kendisini ‘’ Türk Milliyetçisi’’ veya ‘’ Ulusalcı’’ görenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hala bir nefret objesi görmesini anlayabilmek, anlamlandırabilmek, idrak edebilmek mümkün değildir. Bu gün düne göre bu iki lider elinde 21.yy.ın ‘’ Türkiye Yüzyılı’’ vizyonuyla yeni bir ‘’Türk çağı’’ olarak geleceğe damga vuracağı artık daha yakın olduğu kadar bir uhtenin kaçınılmaz nüvesi olacağı kesindir.
Bugün Turana giden yolda; fikirde birlik 34 harfli ortak alfabeli dilde birliği getirmiştir. Bundan sonrası ise bir konfederasyon etrafında ‘’Türk Devletleri Birliği’’ kısa adıyla ‘’ TDB’’olarak siyasi birliğe kapı aralamalıdır. Siyasi birliğe giderken Turan’ın ayak sesleri artık daha yakından duyuluyor desek herhalde yanılmış olmayız.
TÜRK ASKERİ, KİMİN ASKERİ?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.