61 yıllık Suriye’deki BAAS statükosu ve 54 yıllık Esad’lar dönemi sona erdi.
Bu sonucun en büyük kazananları kim oldu derseniz.
Birincisi Suriye halkı ve diğeri ise Türkiye’dir.
En büyük kaybedenleri ise hiç kuşkusuz. Beşşar Esad ve İran’dır.
Soru şu… Bundan sonrasının Suriye’si ne olacak? Kim yönetecek?
Halkın yüzde 82’lik muhalefetine rağmen yüzde 18’lik meşruiyete sahip 61 yıllık totaliter BAAS rejiminde Suriye halkı, tarifi imkânsız büyük acılar büyük katliamlar yaşadı.
Baba Hafız Esad dönemindeki muhalefetinden dolayı sorgusuz sualsiz 18 yaşında hapse atılan bir Suriyelinin bugün 72 yaşında hapisten çıkarıldığını düşündüğünüzde hapishanede ömür tüketilerek ödenen bir bedeli düşünün ki nice yaşamlar nice umutlar dışarıya çıkamadan oralarda yok olup gitti.
Arap baharı olarak Tunus’ta başlayıp tüm totaliter yönetimleri derdest etmek için yayılan Suriye’de de etkisi 2011’de ortaya çıkarken son anda Rusya ve İran’ın devreye girmesiyle bastırılan halk ayaklanmaları ve üzerlerine çoluk çocuk demeden bombalar yağdırılarak katledilen 700 bin civarındaki Suriye halkını bir düşünün…
Bugün öne çıkmış Suriye Milli Ordusu ve Heyet Tahrir-i Şam başta onlarca muhalif grupların rejime karşı büyüdükçe büyüyerek bu kadar önemli bir güce ulaşmasının, bir sel misali önüne gelen ne varsa silip süpürmesinin sebebini işte bu neden sonuç ilişkisi üzerinden değerlendirmek gerekiyor.
Artık bugün Ortadoğu coğrafyasında kartlar yeniden karılıyor. Artık yeni bir Ortadoğu coğrafyası ve fiilen bölünmüş Defacto bir Suriye haritası var.
Bölünmüş bir Irak’tan sonra bölünmüş bir Suriye ile karşı karşıyayız. Ve hemen bu devletlere komşu ve bu devletlerin doğal hamisi Türkiye var. Doğal hamisi derken kastettiğim bu coğrafyalardaki kadim siyasi ve yönetim geçmişinden dolayı kültürel bağları ile bu bölgeyi sahiplenen ve hatta adaletli yönetim tarzı ile bu bölge halkları tarafından da sahiplenilen istenilen talep edilen bir hamilikten ve hamiliğinden mutlu olan ve olacak bir halktan Suriye halkından bahsediyorum.
Bu coğrafyanın insanları ABD ve Batı emperyalizmini iliklerine kadar hisseden bir halk olarak iyi biliyor. Emperyalistlerin bu bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyeceğini Irak’ta gördüler. Filistin ve Lübnan ile yakın tarihte tecrübe ettiler. Geriye ülke inşası için kendilerini gönül rahatlığı ile teslim edecekleri ve desteği ile kendi ülkelerini yeniden inşa ermelerine yardım edeceklerine inandıkları tek ülke kaldı oda Türkiye…
İşte bu inancın oluşmasındaki yegâne lider de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve onun insancıl ve hümanist politikasıdır. Bunu onlarca yıl test ederek yaşayan Suriye halkı ve tüm Müslüman coğrafya ona gönül bağıyla bağlı ve inanıyor.
Zaten liderlik denilen vasıf böyle bir şeydir. Parayla pulla zorlamayla elde edemezsiniz.
Liderlik, “donanıma” ihtiyaç duyar. Donanım ise “bilgi, tecrübe ve cesarete” muhtaçtır.
Liderlik, ayrıca basiret ve feraset sahibi olmaktır. Yani geleceği ‘’ öngörebilmektir’’
Ancak bu niteliklere sahip olduğunuz ölçüde geleceğe dönük öngörünüz gelişir, liderlik vasfınız belirginleşir. Liderlik insanın karakterine sunulmuşsa, yaradılışında mayalanmışsa yaşadığı çevre, konuşlandığı şartlar onu bulunduğu her zeminde dahi lider davranmaya iterken çevresinde etki yaratır, ona her alanda önde ve öncü olma seçeneği sunar.
Sayın Erdoğan’ın liderliği de böyle bir liderliktir.
Sayın Erdoğan liderliğindeki Türkiye etkisini, yakın zamanda yaklaşık 8 milyon Suriyeliden 4 milyonuna 12 yıldır kendi ülkesinde ev sahipliği yapan ve kalan 4 milyonu ise güney sınırında prefabrik evler kurup sağlık ve eğitim olanaklarını ayaklarına getirip milyonlarca insanın Türkiye ile gönül bağının semeresini gelecekte ‘’Suriye politikası projeksiyonunda’’ göreceğiz.
Sayın Erdoğan liderliğindeki Türkiye etkisini, Türkiye’nin eğitip donattığı yaklaşık 80 bin ila 100 bin arasındaki disiplinli göreve hazır Suriye Milli Ordusunun (SMO) önümüzdeki aylarda ‘’ Suriye’nin Resmi Ordusu’’ olma potansiyelinde göreceğiz.
Kısacası Suriye’nin askeri, siyasi ve ekonomik dizaynında ülke olarak önemli bir aktör olurken ülkemiz adına siyasi ve ekonomik olarak birçok kazanımlara imza atacağız.
Türkiye’nin bu süreçteki en büyük şansı nedir derseniz, ülkenin başında Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan gibi bir lidere sahip olması birde Hakan Fidan gibi bu coğrafyayı iyi tanıyan sahayı iyi bilen bir Dışişleri Bakanına sahip olmasıdır.
Suriye’de Yaşananlar Türkiye İçin Bir Fırsat mı?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.