YÖRÜK BEYİ YAZDI…
1946 yılında Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Suriye’de, 1963 yılında Arap Sosyalist Baas Partisinin darbeyle yönetimi ele geçirmesinin ardından 1970 yılında da Hafız Esad parti içi darbeyle yönetimi ele geçirince 2000 yılında ölümüne kadar 30 yıl sürecek ve %82’i Sünni olan halka rağmen %18’yi temsil eden totaliter Hafız Esad dönemi başlamış oldu.
Baba Hafız Esad, 1999 yılında Kenya’nın başkenti Nairobi’de yakalanıp Türkiye’ye getirilene kadar Abdullah Öcalan’a Bekaa vadisinde alan açtı ve terörist başını Türkiye’ye karşı 20 yıl boyunca korudu. Türkiye için hep sorun yaratan düşmanlık besleyen bir diktatör olarak hafızalara kazındı.
Ölümünden sonra yerine oğlu Beşar Esad yönetimi devraldı. 2010 yılında başlayıp 2011 yılında Suriye’de de etkisini gösteren Arap baharına kadar Türkiye ile ilişkilerini iyi tutan oğul Esad, sahip olduğu anti demokratik totaliter yönetimine karşı halk ayaklanması karşısında 2015 yılında ülkeye Rusya’yı davet etti. Esad ülkesine davet ettiği Rusya adına Suriye sahasına inen paralı askeri Wagner silahlı gurubuna ve Suriye’deki etki gücü öteden beri bilinen İran destekli Hizbullah’a kendi halkından 500 bin insanı katlettirmiştir.
Gelinen noktada ikinci Suriye iç savaşında ordusunun esamesi okunmayan, ülkesinin büyük çoğunluğunu PKK/PYD/SDG terör örgütü güçlerine peşkeş çeken ve butik devlet hayali ile 1/3’lük toprak parçasına razı olan Esad, Türkiye’nin ısrarlı iş birliği çağrılarına önceleri Türk askerinin çekilmesini şart koşmamasına rağmen Türkiye’nin bölgedeki etkisinden rahatsız olan İran’ın etkisiyle çekilme şartını yeniden dayatmış dolayısıyla süreç askıya alınmıştı.
Türk devletine bu şartı dayatan Beşar Esad, ülkesinin 1/3’üne çöken ve emperyalist ABD desteğinde kendi topraklarında ikinci İsrail olarak düşünülen PKK/SDG garnizon terör örgütü güçlerine tek bir söz söylemek bir yana bunlarla işbirliği yaptığına tanıklık ettik. PKK/SDG terör örgütünün Suriye toprağı Deyrizor’dan çıkardığı petrolü yeniden Suriye yönetimine satması rejimin terör örgütüyle ticaret ortaklığını belirginleştirirken böyle haysiyetsiz bir rejimin talebine uygun karşılık vermek şehit vererek bedel ödediği bölgelerden çekilmesi mümkün olabilir mi?
Geçtiğimiz 27 kasımda başlayan Heyeti Tahrir Şam(HTŞ)’ın Halep’e yürüyerek ele geçirmesi ve Suriye Milli Ordusu(SMO)’nun , PKK/SDG/YPG’nin elinde bulunan ve güney sınırımızda terör koridoru oluşturan ve sınır güvenliğimiz için temizlenmesi gereken Tel Rıfat’ın ele geçirmesi önemli bir zincirin halkasını tamamlamış olup bu halkanın Münbiç, Aynel Arap ve Kamışlı ile tamamlanması gerekiyor.
Suriye’de yaşananlar Türkiye için önemli bir fırsat penceresi barındırıyor.
Zira Rusya, kuzeyde Ukrayna ile meşgul olurken İran, gerek ülke olarak ve gerekse Lübnan’da ki vekil gücü Hizbullah’ın lider bazında önemli kayıplar vermesi nedeni ile en zayıf dönemlerini yaşıyor olması bunu ortaya koymaktadır.
Türkiye, SMO gücü ile Tel Rıfat’ı terör örgütünden kolayca temizledi ve bunu gerektiğinde ordusu ile sahaya inerek, operasyonel ve profesyonel kabiliyeti ve gücü ile PKK/SDG/YPG’yi , Rusya ve ABD’ye rağmen sınır hattımızdan silip süpürebilecek güce sahiptir.
ABD ve Rusya’nın PKK/SDG/PYD’ye bu bölgede gelecekte bir meşruiyet sağlama çabası düşünüldüğünde terörün sınırlarımızdan temizlenmesi sınır güvenliğimiz açısından önemli bir fırsat eşiği yaratmaktadır. Zira bugün Rusya ve İran’ın içinde bulunduğu koşullar gelecekte Türk devletine böyle bir ortam fırsatı vermeyebilir.
Tarih ve Kültürel Sahipsizliğin Adı; ‘’ÇANDIR KALESİ’’
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.