YÖRÜK BEYİ YAZDI…
Coğrafyamızın etrafı tam bir ateş çemberi…
Hemen güneyimizde Kuzey Suriye’de ABD güdümünde bir terör devleti inşa edilmeye çalışılıyor.
Irak, ABD tarafından Saddam bahane edilerek istikrarsızlaştırılmış ve üç parçaya bölünmüş ortada rüştünü ispat edecek bir devlet karakteri neredeyse yok.
Ve İran ‘’ Şii yayılmacılığı’’ ile bölgeyi istikrarsızlaştırdığı gibi ülkemiz içinde zayıf bulduğu an çökebileceği tehlike oluşturabileceği bir potansiyele sahip.
Coğrafyalar, ülkeleri jeo-stratejik ve jeo-politik önemi ölçüsünde bölgesel ve küresel tehditlere de açık hale getirir.
İşte ülkemizde bu konum özellikleri yönüyle önemi ölçüsünde tehdit barındıran tehlikelere açık hale gelen bir coğrafi özelliğe sahip bir ülke.
Bu tarihin en eski kadim coğrafyasın da ayakta hatta hayatta kalmak ülke olarak kendinize bir yaşama alanı bulmak istiyorsanız güçlü olmak her daim güçlü kalmak zorundasınız. Yoksa emperyalist sırtlanların tezgahına düşer onlara ve artıklarıyla beslenen leşçillerine yem olursunuz.
Bu coğrafya gerek jeo -stratejik ve gerekse jeo-politik konumuyla ne Avrupa ne İskandinav ne de Kuzey Amerika coğrafyasına benzer. Bu tehdit ve tehlike barındırmayan coğrafyalarda devlet yönetmek için illaki lider vasıflı bir karakter inşa etmeniz gerekmez koşular bunu gerektirmez de.
Ancak ülkemizin de kuzeyinde ve içinde yer aldığı dünyanın enerji jeo politiği ve geçiş güzergahının merkezinde yer alan Ortadoğu coğrafyası öylemi?
İşte bunun içindir ki bu coğrafyada ülke olarak ayakta kalabilmeniz kendiniz bir yaşam alanı bulabilmeniz için ülkenize veya ülkelerinize sadece devlet başkanı, başbakan veya bir devlet yöneticisi olmanız yetmez ülkelerinizi koruyacak, geleceğe taşıyacak, ülkeniz için stratejik politikalar üretecek vizyon sahibi gerçek lider profiline sahip olmanız gerekir. Yada güçlü bir devletin himayesine girerek küçük kardeş rolünü içinize sindirmeniz, parmak salladığında haddinizi aşmamanız, otur dendiğinde oturmanız, kalk dendiğinde kalkmanız gerekir.
Filistin, Lübnan, Suriye, Irak…
Bu ülkeler, gerçek liderlikten yoksun istikrarsızlaştırılmış sözde devlet formlu ancak tam da bir devlet olamamış ülkeler…
Bu ülkeler, eğer istikrarsızlıklarından yararlanılarak emperyalist hedefinize ulaşmak için arkanıza alacağınız küresel ölçekli devlet gücünüz varsa tamda dişinize göre iştahınızı arttıran, iflah olmaz serseliğiniz için kılçıksız bir mücadele parkuru. Mücadele edebileceğin kadar zayıf önüne çıkacak olanları da ekarte edebileceğin kadar bir fırsat düzlemi.
Bir yılı aşkındır Siyonist İsrail de bunu yapıyor. ABD ve Avrupa ülkelerinden kısaca batıdan aldığı güçle sözde devlet adı altında istikrarsızlaştırılmış ülkelere bir kanser hücresi misali teokratik devlet yapısı ve ‘’vaat edilmiş topraklar’’ hezeyanı ile ekolojik iştahını gerçekleştirmek adına saldırganlığı ile işgal senaryosunu uygulamaya koymuş durumda.
Gerek ABD başta Avrupa ülkelerindeki lobi veya diaspora desteği ile bölgesinde gölgesi kendinden büyük bölgesel güç haline gelen İsrail ile birlikte bölgesel gücü tartışmasız olan başka bir ülke daha var ki bölgesine yön veren potansiyeli ile güvenlik paradigmasını savunma konseptinden taarruz konseptine yükselten terörle mücadelesini sınırları dışına taşıyan devlet formuyla o ülke de Türkiye’dir.
Bu ülke son 20 yılda özellikle savunma sanayinde attığı adımlarla gerektiğinde oyun bozucu gerektiğinde oyun kurucu rolüyle öne çıkan bölgesel güçten küresel güç olmaya aday, genç nüfusuyla 86 milyonluk dev bir ülke. Coğrafyasının her bir noktasında var olan var olmaya çalışan hatta kendi perifer coğrafyasını aşarak Azerbaycan/Karabağ, Libya gibi başka coğrafyalarda başka ülkelerin kaderini değiştiren PKK/PYD oluşumuna karşı Suriye’de operasyonlara imza atıp balans ayarı yapan kendi lehine güç dengesi oluşturmaya çalışan bir ülkeden bahsediyorum.
Dününde geçmişten gelen jeopolitik ve jeostratejik potansiyelinin farkında olamayan bugün ise Ortadoğu başta Kuzey Afrika, Balkanlar ve Kafkaslar da Türkiye’siz bir denge politikası izlenemeyeceğini, masaya oturulamayacağını dosta düşmana ilan eden bir devletten bahsediyorum.
Şüphesiz İsrail gibi bir terör devleti özellikle savunma sanayi ve kara gücü yüksek olan Türkiye ile boy ölçüşemez. Ancak etrafımızdaki istikrarsızlaştırılmış sözde devletler kümesi ve Suriye’de ABD tarafından ikinci İsrail formatıyla Ortadoğu’nun kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan PKK/PYD terör devleti eliyle İsrail’e bir koridor açma ve Türkiye’yi muhasara altına alma çevreleme stratejisi ortada iken buna bir de ülkemizin içinden geçtiği ekonomik koşullar düşünüldüğünde bu günler ayni ve nakdi gücümüzle millet olarak kendi yerli ve milli askeri güç envanterimizi geliştirerek caydırıcı olmak sırtlanlar sofrasında meze olmamak adına çok önemli hale geliyor.
2025 yılına ertelenmiş olsa da son birkaç gündür gündemi meşgul eden Savunma Sanayi Fonu Katkı payı içinde bir şeyler söylemek isterim. Özellikle limiti 100 bin ve üzeri olan kredi kartları ile Tapuda alım satım ve diğer işlemler ve noterliklerde araç alım satım işlemlerinde Savunma Sanayi Fonu katkı payı gündeme geldi. Kamuoyunda milli savunma sanayine yönelik bu fedakarlığın bu kadar infial uyandırması özellikle muhalif medyada köpürtülmesi ordunun donatılması ve güçlendirilmesi amacıyla 1921’in Ağustos ayında Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla ‘’ Tekalif-i Milliye (Milli Vergi)’’ emirlerine her kesimden insanımızın koşulsuz ve gönülden destek verdiği o asil millet bugün bunu sorgular hale geliyorsa bu onun asaletine yakışmamıştır.
Bugün yüksek enflasyon koşullarında dört kişilik ailenizle oturduğunuz bir restoranda yediğiniz sıradan bir yemek için 2.500-3.000 TL’den aşağı ödenmeyeceği düşünüldüğünde Savunma Sanayi Fonu katkı payı için ödeyeceğiniz yıllık 750 TL veya sahip olacağınız milyonlar değerindeki araç ve taşınmazlar için ödeyeceğiniz katkı payı, bu coğrafyada başı dik ve bağımsız yaşamanın diyetini karşılamaya yeter mi?
Bu coğrafyada tam bağımsızlık uğruna ödenecek bu maddi bedel, 40 yılda kaybettiğimiz asker, polis, güvenlik korucusu ve masum sivil 40 bin canımızdan daha mı değerli?
Unutmayalım ki bağımsızlığında bir bedeli vardır.
Özgür Özel’in Ülkeyi Normalleştirme Çabası ve Kliklerle Meydan Muharebesi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Müdürüm çok güzel yazmışsın. Evel Allah Varlıgımız ile Savunma sanayimizin yanında. Kanımızın son damlasına kadarda vatanımızın yanındayız.