a

MİT / MOSSAD VE İSRAİL’İN STRATEJİSİ

İstihbarat örgütleri de tıpkı insanlar gibi hayatı tecrübe ederek, yaşayarak kendilerini geliştirirler.

Aradan yaklaşık 14 yıl geçmiş olsa da hatırlayalım.

2010 Aralık ayında Tunus’ta bir tablacının kendisini yakmasıyla başlayan Arap Baharı, domino etkisiyle Ortadoğu’da öncelikler kadar gündemi de değiştirdi.  Suriye, Irak, Yemen ve Libya’da devletler çöktü, terörizm, mülteci sorunu, sınır güvenliği ve vekâlet savaşları özellikle Ortadoğu ülkeleri için öncelikli konular haline geldi.

Böyle bir karışıklıkta gözlerden uzak gündemden düşmeyi başaran bir devlet vardı ki pür dikkat bu gelişmeleri izlerken istediği bölgesel koşulların kendi lehine evrimleşmesi ile bölge istikrarsızlığının kendine oluşturduğu alanı iyi kullanmayı asla göz ardı etmeyecekti. Bu devlet,  terör devleti Siyonist İsrail’di.

Arap baharı olarak lanse edilen bu halk ayaklanması Ortadoğu ülkelerinin Suriye, Mısır başta totaliter  yönetimleri sarsmış da olsa bu yönetimlerin katliamlarla bastırdıkları bu halk ayaklanmalarının oluşturduğu etki bu totaliter yönetimlerin iktidarda kalmalarının önüne geçememiştir.

İsrail’in istediği  tamda bu koşulların oluşması, totaliter liderlerin iktidarda kalmasıydı. Zira ABD gibi dünyanın en büyük hegemonik gücün iki dudağının arasında belirginleşen bu liderlerin liderlik vasfı, İsrail  için halkın seçimle getirip seçimle götürdüğü demokratik liderlik vasfından çok daha kıymetliydi. Zira gücü halka dayanan gücünü halktan alan liderlerin, ne ABD’nin nede Batı’lı güçlerin desteğine korumasına ihtiyacı olabilirdi.

Ayrıca ABD’nin yönetim ve temsilciler meclisini ele geçirerek beynini,  askeri gücünü yanına alarak kas gücünü ele geçiren İsrail’e bir de ABD’nin kontrolündeki Ortadoğu’nun bu totaliter kifayetsiz liderlerinin düştüğü bu iç acıtıcı acziyet düşünüldüğünde Filistin’i hatta Lübnan başta Suriye, Irak, İran hatta sıra Türkiye’ye gelecek şekilde bir hesap içinde olması çok muhtemeldir.

İsrail, işte bugün bu nedenle ekonomik, siyasi, psikolojik, askeri, teknik kapasitesini seferber ederek “demirbaş” gördüğü Filistin’i önce Gazze olmak üzere yutmak için 40 bin insanı acımasızca katlederek dünyaya lanet okutuyor. Bununla yetinmiyor. İsmail Haniye gibi Hamas başta Filistin davasının lider kadrolarını eritmek için aynı zamanda her zaman yaptığı gibi cezalandırıcı operasyonel davranışlara girişme cüretkarlığını gösterebiliyor.

Mesela, Suriye’de fiziki hedeflere yönelik hava operasyonları yaparken, Gazze’de “masum insanları ” İHA veya füzelerle vurabiliyor. Yani kendisine sorun gördüklerini öldürerek hasımlarının moral motivasyonunu bozarak aynı zamanda bu cüretkarlığı ile de halkına güven vermeyi hedefliyor.

Ayrıca İsrail, sıklıkla başvurduğu diğer bir yöntem de istihbarat örgütü MOSSAD marifetiyle yabancı bir ülkede yaşayan, İsrail için tehdit teşkil eden “terörist gördüğü” unsurları suikastla ortadan kaldırma klişesidir.

Kendi İstihbarat örgütü ile gerçekleştirdiği bu tarz yöntemler, kendi kitaplarına göre, tipik bir “örtülü operasyon” dur. Bu yöntemin en önemli kuralı ise her durumda yapılanı gerektiğinde dünya kamuoyunun tepkisini almamak adına inkâr etmektir. Tıpkı İsmail Haniye suikastını inkar etmesi gibi.

İsrail, “düşmanla” mücadelede bu yöntemin en etkili yöntem olduğuna inanmaktadır. Bunu yaparken bir yandan etkili küresel istihbarat kapasitesine, bir yandan da planlama ve ifa veya icra kabiliyetlerine güvenmektedir. İsrail’in suikastlar tarihine bakıldığında gizli örtülü operasyonla “düşmanlarını” ortadan kaldırma klişesi elbette yeni bir şey değildir.

Küresel periferde cirit atan bu istihbarat unsurları hedefi tespit ettikten sonra günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca bu hedef üzerinde çalışırlar. Özellikle ABD’de ki Yahudi  diasporasının akıttığı parasal olanakları sonuna kadar kullanırlar.

Örnek vermek gerekirse  2 yıldır Malezya’da yaşayan Hamas üyesi, aynı zamanda elektrik elektronik mühendisi Fadi Batsi 2018 yılında Kuala Lumpur’da motosikletli iki Avrupalı “beyaz adam” tarafından suikastla öldürülmüştü. Fadi Batsi’nin CV’sine bakıldığında füze ve insansız hava aracı İHA’lar konusunda uzman olduğu ortaya çıkıyor.

Malezya polisi, araştırmaları neticesinde 25 Nisan 2018 günü yaptığı açıklamada suikastı gerçekleştirenlerin sahte Sırp ve Karadağ pasaportu kullandığını açıkladı. Aslında bu İsrail’in Hamas’lı uzmanla ilgili, bir gün füze ve İHA konusunun kendisine yönelme tehlikesi karşısındaki kaygısını  iki yabancıyla olan infazı da bu konulardaki hassasiyetini gösteriyor.

Daha önce 2016’da benzer şekilde MOSSAD, yine elektrik elektronik mühendisi Muhammet Zaurari’yi  Tunus’ta öldürmüştü. Ayrıca Hamas’ın ikinci lideri Halid Meşal’in 1997 yılında Ürdün’de zehirli gaz kullanılarak öldürülmek istenmesi operasyonlarından bazıları. Listeyi dünyanın her alanında Avrupa’dan Lübnan’a, Irak’tan İran’a en son İran’da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin şüpheli ölümü ve İsmail Haniye’ye suikasta kadar uzanan örneklerle çoğaltmak mümkün.

Ülkemizin güzide kurumu MİT ile bir kıyaslama yaptığımızda MİT bugün eski başkan Hakan Fidan’ın ifadesiyle dünyanın 10 istihbarat kurumu arasına girme başarısı ile gerek Irak gerekse Suriye sahasında örtülü ve açık operasyonlarla PKK/PYD ve FETÖ terör örgütü elemanlarına lider bazlı operasyonlar yaparken bunu tereyağından kıl çeker gibi büyük bir hassasiyet ve ustalıkla yapabilmektedir.

MİT ile MOSSAD arasındaki açık fark şudur:  MOSSAD gücünü sadece ülkesinden değil gerek millet olarak geçmişte yaşadığı Hitler mağduriyetinin ABD ve Avrupa devletleri nezdindeki etkisiyle bu ülkelerin istihbarat ağı paylaşımından gerekse ABD’de finans ve medya alanında oluşturduğu etki yanında neredeyse İsrail nüfusuna yakın 7 milyonluk siyasi gücü ve ABD’nin her kurumuna sirayet eden güçlü diasporasından alırken MİT, kadim devlet geçmişinden elde ettiği tecrübe ve çağın olanaklarını iyi kullanarak ülkesi için hayatını vakfedecek yürekli insan gücü ile kimseye ihtiyaç duymadan sürekli kendisini geliştirerek elde etmektedir. Birçok yerli ve yabancı uzmanın ifadesine göre MİT, ABD başta başka Avrupa gibi devletlerin istihbarı gücü ile yürüyen 7 Ekim saldırısını göremeyen  MOSSAD’ın çok önüne geçmiş durumda.

MİT’in geldiği durum göz önüne alındığında artık millet olarak bizim de MİT’ten beklentimiz, bölücü terör örgütü PKK/PYD’nin Kandil ve Suriye ayağının bilindik lider kadrolarını etkisiz hale getirme stratejisinin bir an önce devreye sokulmasıdır.

Diğer önemli bir konu İsrail’in bu yayılmacı ‘’Arz-ı Mev’ud’’ yani ‘’Vaat edilmiş topraklar’’ safsatasını engellemek için diğer Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye arasında bir ‘’güvenlik örgütü’’ veya ‘’güvenlik paktı’’ adına ne derseniz deyin kurulması elzem hale gelmiştir. Bu şu an devam eden ve yaklaşık 40 bin insanın çoluk çocuk demeden öldürüldüğü İsrail vahşetinin önüne geçmek içinde böyle bir örgürlenme hayati derecede önemlidir.

Bu birliktelik, liderlikleri ABD’nin iki dudağının arasında gelip giden böyle lider bozuntuları ile ne kadar gerçekleştirilebilir  bu tartışma konusudur.

Ancak böyle bir iş birliği bu totaliter yönetimler içinde İsrail yayılmacılığı karşısında sıranın kendilerine geleceği düşünüldüğünde kendi devlet bekaları için de hayati derecede önemlidir.

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

ADALET VE GÜVEN

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.