a

Kızıl Elmaya Hey! Kızıl Elmaya…

 YÖRÜK BEYİ YAZDI…

Türkiye Cumhuriyeti, 3 kıtada hüküm süren Batı’da Adriyatik’ten Asya’da Ortadoğu, Hicaz ve Yemen coğrafyasına, Kuzey Afrika ve  Çad’a kadar uzanan Kanuni döneminde 14 milyon km.ye varan en geniş  coğrafi sınırı ile cihan imparatorluğu Osmanlı’nın, ondan önceki 14 Türk devleti ve devletlerinin halefi olan bir ülke olması potansiyeli ile dünyanın en köklü birkaç devletinden birisidir.

Neredeyse 200 yıldır uyuyan bu kadim devleti Batı, gerek ekonomik menşeili yaptırımlar gerekse terör odaklarını üzerimize salarak öyle çok sınadı ki sonunda uyuyan devi uyandırdılar.

Birçok alanda özellikle savunma sanayinin de olağanüstü büyük dönüşümler yaşadık. Savunma sanayinde büyük dönüşüm yaşamamızın nedeni Batı’nın bizi hadım etme bölgesinde etkisizleştirme kendilerine biat etme stratejisinin bir parçası olmamızı istemesindendi.

İşte batının bu biat ettirme çabasının sonucu yerli ve milli savunma sanayi şirketlerimizin doğumuna kapı araladı. Bu yerli ve milli savunma sanayi şirketlerinden birisi de TUSAŞ’dır.

TUSAŞ, stratejik bir kurum olarak 5. nesil milli muharip uçağımız KAAN başta olmak üzere savunma ve taarruz gücümüze stratejik hedefler ortaya koyan, üreten bir yapı olması yönüyle milli gururumuz. Ancak bugün elde ettiğimiz savunma sanayi gücümüze kolay ulaşmadık.

Maalesef stratejik bir kurum olan TUŞAS’a yapılan terör saldırısında beş canımızı kaybettik.

Millet olarak bu stratejik kurumda çalışan kolay yetişmeyen canlarımızın için hep birlikte göz yaşı döktük şehitlerimizi bağrımıza bastık.

Genel bir psikolojik kural vardır. Bir insanı hep aşağılarsan, bir zaman sonra o insan kendini değersiz, küçük görür, kendinin değersiz olduğunu düşünür.

İnsanların oluşturduğu toplumlarda böyledir. Toplumların kendisini küçük görmesinin nedeni; kendine sürekli dayatılan yapamazsın, beceremezsin tekrarı karşısında bir zaman sonra bunun böyle olduğuna inanması, öğrenilmiş hatta kanıksanmış çaresizliğe mahkûm edilmesidir.

Belki de bu durumun nedenini son iki yüz yıl içerisindeki kuşatılmışlığımıza bağlı ‘’ öğrenilmiş çaresizliğin ‘’ dayatılması psikolojik tabirle ‘’ majör depresyon’’ hali bir durumun millet olarak zihin ve ruh dünyamızda bize yaşattığı sürekli bir ümitsizlik veya çaresizlik sendromuna bağlı gelişen bir düşünce tarzının algılarımızda yarattığı izdüşüm olarak da düşünebilmek mümkün.

Zira neyi; ‘’ tekrarlarsan onu büyütür, devleştirirsin.’’

Düşündürmeden sürekli tekrarlatılan söylemler zaman içinde ‘’papağan refleksi’’ ile bir otomasyona dönüşür ve bir şeyler yapmadan, üretmeden sadece bir eksiği veya bir hatayı düzeltme çabasıyla geçer ömrünüz.

Dediğim gibi millet olarak bizi öyle çok sınadılar, öyle çok zorladılar ki, ‘’ sonunda uyuyan bir devi uyandırdılar.’

Elbette bize yaşatılanlarla gerçekleri yaşaya yaşaya bu anlayış zamanla tuzla buz oldu. Sonuç iki asır süren bu sünepeliğin ters yüz edilmesi sonucunu doğurdu.

Yıllarca başkalarının eline baktık. Son iki yüzyıl içerisinde bir şeyler yapma çabasında olan büyüklerimiz oldu ancak onlarda devleti geliştirmek ve büyütmek yerine kuşatılan bu ülkeyi dahada geriye götürmemek adına elinden gelenin belki en iyisini yapmaya çalıştı fakat küçülmenin önüne geçemediler, son olarak 14 milyon k2.den kala kala elimizde 780 bin km2.lik toprağımız kaldı.

Çünkü devletlerde insanlar gibidir. Yaşadıkları tecrübeler nispetinde olgunlaşır.

ABD ve Batı’nın paramızla bize silah vermede hep şamar oğlanı gibi davranması dayatılan tembihler listesi ile çaresizlik karşısında neler yapabilirizi öğretti. Bu kadim ve köklü millet öyle tecrübeler yaşadı ki artık kimseden akıl almaya ihtiyacı kalmadı. Çünkü bize akıl verecek olanın devlet tecrübesinin bizden daha eski olması ve bizden çok daha fazla şeyler yaşaması gerekiyordu.

Ülke artık kimseye ihtiyaç duymadan her alanda kendini sürekli geliştirirken daha ileriye daha büyük adımlar atıyoruz.

Koşar adımlarla ‘’ kızıl elma’’ için mesafe almaya çalışırken çelme takmaya çalışanlar çıkacak elbet. Bunu kimi zaman ekonomik ve askeri yaptırımlarla kimin zaman terör odaklarını kullanarak yapacaklar. Ancak biz hep ‘’ kızıl elmaya hey kızıl elmaya’’ diyecek daha çok çalışacak daha çok üreterek yolumuzdan dönmeyeceğiz.

TUSAŞ şehitlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine ve Türk Milleti’ne sabır ve başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Bahçeli, Ezber Bozmaya Devam Ediyor…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.