İbn-i Haldun; ‘’ Coğrafya Kaderdir’’ der.
Bulunduğu coğrafya ülkelere önemi ölçüsünde aynı zamanda bir tehditte oluşturur.
Ülkemiz doğu ile batının, kuzey ve güneyin tüm geçiş yollarının önemli merkezinde olma özelliği ile aynı zamanda tam bir fay hattındadır.
Bugün küresel güçlerin vekalet savaşlarının terör örgütleri aracılı ile yapıldığı Ortadoğu coğrafyasının en kuzeyinde bulunan Türkiye, ABD başta batılı küresel emperyalist güçlerin iştahını kabartan işte bu coğrafi konumudur.
Dün olduğu gibi bugün ülkemizin de bulunduğu coğrafyanın içinde bulunduğu çarpık durum, bölgesel ve küresel mücadelenin zemini olmasının nedeni “sömürge düzeninin devletlerarası rekabete dönüştüğü” koşullar yer almaktadır.
Liderlerin kendi ülkelerinin geleceğini tüm insani değerleri çiğneyerek öncelikli olarak tanımlamaları 1.ve 2. dünya savaşının kapısını aralamış dünyaya tarifi imkânsız bir asimetrik savaş süreci yaşatmış, ortaya çıkan bu iki büyük savaş on milyonlarca insanın telef olmasına neden olmuştur.
Enerji ve su güvenliği bunlara bağlı toprak genişlemesinin kısaca “ekolojik rekabetin” en önemli gerekçe olduğu bu bölgesel ve küresel mücadelede, batılı emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki mayın eşeği İsrail ve devletleşme çabasında olan PKK/PYD terör oluşumları üzerinden İsrail’e de yarayacak şekilde önce Gazze ve Lübnan’da sonrasında ise Suriye, Irak, İran ve Türkiye’ye yönelecek şekilde bir kurgunun sahaya yansıması projeksiyonu olarak karşımızda durmaktadır.
Güneyimizde Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ bahanesiyle ABD tarafından coğrafyayı karıştırmak için ikinci İsrail olarak kurulmak istenen PKK/PYD terör devleti çabası da işte bu genişleme bölge coğrafyasından enerji ve su güvenliğini elde etme stratejisi ve yarışının bir parçasıdır.
DEAŞ’ın portatif bir terör örgütü olarak ABD tarafından Ortadoğu’ya konuşlandırılması, bölgedeki emperyalist çıkarları meşru hale getirmenin bir aracı olduğu asıl amacın ise ekolojik rekabetin getirdiği sömürgecilik anlayışına aparat olduğunu neredeyse bilmeyenimiz yok.
Tüm bunlar ortada iken soru şu…Bölge ülkeleri emperyalistlerin bu coğrafyayı karıştırma kurgusuna bu coğrafyanın kadim ülkeleri olarak neden izin vermektedir?
Sorun emperyalistlere karşı anti-emperyalist bir entegrasyonun yada bütünleşmenin sağlanamıyor olması, bölgesel güç olma stratejisinin herkesin kaybedeceği birbirini zayıflatan rekabete dönüşmesi, bölge ülkelerinin bir araya gelip bir güç birliği oluşturma stratejisinin uygulanamıyor olmasıdır.
İran dini lideri Ali Hamaney’in ABD ve İsrail yayılmacılığına karşı bölge İslam ülkelerinin bir araya gelmesi gerektiğini vurgulaması önemliydi. Ancak buna en büyük engel yine İran’ın kendisidir.
Öncelikle ve özellikle İran başta bölge ülkeler gizli ajandalarını gözden geçirmelidirler. İran, İslam ülkelerinin coğrafi entegrasyona kapı aralaması için başta ’mezhep milliyetçiliğini’’ devlet politikası olmaktan çıkarmalıdır. Kendi içine dönmelidir.
Kendi Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi koruyamayan İran’ın, ülke dışında mezhep milliyetçiliği ile kendini yorması kendisini sorgulaması gereken bir politikadır.
Kasım Süleymani’nin ABD tarafından Hamas lideri İsmail Haniyye’nin İsrail tarafından İran’da Tahran’da üstelik devrim muhafızları karargâhı içinde öldürülmesi ile kevgire dönen iç ve dış istihbarat zafiyeti ortada iken Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de Şii milliyetçiliği ile güç devşirmeye çalışmak sadece itibar kaybına neden olur.
Bölgesel en büyük güç, gizli ajandası olmayan tek ülke Türkiye’dir.
Türkiye’nin öncülüğünde ‘’ İran, Irak, Suriye hatta Lübnan, Suudi Arabistan, Katar, BAE’’ gibi ülkeleri de kapsayacak şekilde Ortadoğu coğrafyasının emperyalistlerin kirli düzenine karşı koruyacak ve onları bölgeden kovacak bir savunma stratejisi geliştirmeli ”bölgesel bir savunma paktı’‘ kurulmalıdır.
Artık ‘’ coğrafi bilinç’’ öne çıkmalı bölge ülkeleri geliştirecekleri bir savunma strateji ve savunma paktı ile ABD başta İsrail gibi emperyalist sırtlanları bölgeden kovma stratejisini geliştirmelidir. Türkiye, tarihi birikimi ve coğrafi tecrübesiyle bu savunma paktına öncülük edecek kabiliyet ve kapasite fazlasıyla mevcuttur.
Bu kısa vadede kolay mıdır? Elbette değildir. Ancak önümüzdeki on yıllar ABD’nin yayılmacı ve Siyonist İsrail’in ‘’ vaat edilmiş topraklar paranoyası’’ için zorunluluktur.
Zira İsrail, büyük İsrail projesiyle ABD güdümünde kendisine koridor açmak için uğraşan PKK/PYD eliyle neredeyse güney sınırımıza dayanmıştır.
EMPERYALİZME KARŞI DİK DURMAK !
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.