a

Haluk Levent / Gazze Soykırımı ve Entelektüel Yoksunluk

Dünyamız bir yol ayırımına doğru adım adım ilerliyor. Ve artık durdurulamaz önüne geçilemez bir evreye geçişin kritik eşiğinde. Ortadoğu kaynıyor. Bu coğrafya da gerçekleşecek bölgesel savaşlar küresel savaşın da ateşleyicisi olacak.

Bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramına seyirci kalan Batı’nın, değerler silsilesi adı altında yıllarca bize yutturmaya çalıştıkları ”insan hakları, özgürlük, demokrasi” gibi katalog değer setlerini  sadece kendi insanlarına reva gördükleri‘’ batı değerleri’’ adı altındaki klişelerinin başka milletlere gelince ne denli içi boş söylemler olduğuna emperyalist batının şımarık çocuğu İsrail’in soykırımına payandalığı ile şahitlik ettik, ediyoruz.

Batı her zaman kendi medeniyet perspektifi dışındakileri diğerleri olarak görmüş toplumları  ‘’ biz ve diğerleri’’ olarak kategorize ederek sınıflamış ‘’diğerleri’’ olarak gördüklerinin sırtlarına basarak yürümeyi mesafe almayı kendi yükseliş hedeflerinin aracı olarak görmüştür.

40 bin sivilin İsrail soykırımına uğradığı Gazze ve birkaç bin sivilin öldüğü Ukrayna-Rus savaşı bunun en somut örneğidir. İsrail soykırımı bilançosuna bakıldığında ölenlerin üçte ikisinin savunmasız çocuk ve kadın olduğu düşünüldüğünde batının durduğu yeri anlamak açısından bu oldukça önemlidir.

Gazze soykırımına üç maymunu oynayan hatta soykırım için Siyonist İsrail’e silah ve lojistik destek sağlayan Batı, mesele Ukrayna olduğunda Ukrayna için silah dahil her şeyini seferber ederken takındığı ikiyüzlü tavrı adeta dünyanın gözünün içine sokmuştur. Artık Batı, demans yaşayan bir bunak medeniyet profili ile bir çöküş eşiğinin içinde girmiştir.

İsrail soykırımı karşısında yöneticileri ayrı tutarsak toplumlar her kesimiyle Filistin’in yanında yer almıştır. ABD ve Avrupa’da dünyanın en iyi üniversitelerinde yaşanan öğrenci ve akademisyen menşeili protestolar, neredeyse tüm dünyada insanların meydanlara inerek Siyonist İsrail’in yayılmacı ve soykırımcı politikalarına tepkilerini göstermesi küresel vicdanın dışa vurumu olarak gösterilmesi bakımından oldukça anlamlıdır.

Peki tüm dünya halkları akademisyeninden öğrencisine entelektüelinden bir kısım siyasetçisine kadar her kesimiyle sokaklarda iken Türkiye’de çok yüksek puanla öğrenci kabul eden eylemlerin sembolü ODTÜ’sünde İTÜ’süne, aylarca yaptıkları protestolar ile Rektör değiştiren Boğaziçi Üniversitesi veya Koç, Sabancı gibi ülkenin yüksek puanla öğrenci alan önemli özel üniversiteleri İsrail soykırımı karşısında neden Batı üniversiteleri kadar olamadılar?

Veya batılı entelijansiya, yani yazarından, akademisyenine, sanatçısından, sporcusuna hemen her kesim İsrail soykırımını eleştirip, eyleme geçerek İsrail’i bu soykırımdan dolayı aşağılama yolunu seçerken bizim sanatçımızdan fikir insanı gördüğümüz yazar veya akademisyenimize, siyasetçimize kadar özellikle ‘’ solcu entelijansiyamızdan’’ neden çıt yok?

Bu yaşananlar karşısında soru şu… Bizim entelektüellerimiz özellikle entelektüel geçinen solcu aydınlarımız ne kadar entelektüel olgunluğa sahip?

Solcu entelijansiya diyorum çünkü sağcı entelijansiya toplumsal konu ve sorunlarda sola göre daha hassas, daha gerçekçi ve daha şeffaf bir duyarlılık ve zihin profili çizdiğini TV açık oturumlarında, sosyal medya platformlarında görmek mümkündür.

İşte bundan dolayıdır ki bizim ülke olarak entelektüel insan rezervi sıkıntımız var. Toplumda fikir önderleri olarak gördüğümüz üniversitelerdeki akademisyeninden öğrencisine yazarından sanatçısına bu vicdani ve ahlaki sorun sanki üzerine ölü toprağı serili gibi bu kesimlere sirayet etmiş durumda. Bu ülkede entelektüel geçinen solcu aydınların kendi pencerelerinden olaylara bakış açılarında ciddi bir ‘’ gizli ajanda’’ söz konusu.

Batı toplumları ile mukayese edildiğinde daha yetersiz görünse de bu toplum, kendini aydın olarak lanse eden bu sözde aydın geçinen entelektüel tiplerin çok önünde. Kendi ideolojik taassubiyet veya ideolojik bağnazlık adına ne derseniz deyin toplumu bunlar üzerinden tasnif eden bu ‘’ çorak zihinler’’, birçok konuda kendisinin çok önünde olan toplumsal konularda vicdanı elden bırakmayan bu topluma ne verebilir ki?

Küçük dünyalarının dar dehlizlerinde kendilerine rastlamaktan korkan bu sözde aydın profilleri toplum için ne gibi bir fikir üretebilirler ki?

Ürettiği fikirleri bilince dönüştürüp eyleme geçiremeyen sanatçısından yazarına, siyasetçisinden akademisyenine bir aydın profili ne kadar inandırıcı olabilir ki?

Her zaman şunu söylerim. Ne kadar bilgili ne kadar dünyayla entegre olursanız olun ‘’ bilginiz bilince dönüşmedikçe toplum için eyleme dönüşecek fayda üretecek koşullar oluşturamadıkça bir anlam bir mana ifade etmez.’’

Oysa bilgi ve bilinç sahibi bir entelektüel ayrıca bir sorumluluk sahibidir. Entelektüel önce kendisine sonra yaşadığı topluma hatta tüm insanlığa karşı sorumludur. Entelektüel kişilik, bir değer setine sahip şahsiyet yetersizliği olmayan ‘’ şahsiyet bütünlüğünü’’ sağlamış kişidir.

İnsanın rengi karanlıkta belli olur, derler. Ben buna ‘’ aydın insanın rengi karanlıkta belli olur’’ diyorum. Yani toplumların kötü günlerinde fikir ve eylem profilleriyle onlara yol gösterici aydınlığa çıkarıcı olurlar.

Yoksa televizyon yayınlarına çıkıp içine dolduramayacağınız boş nutuklarla entelektüel olunmaz. İsterseniz dünyanın en meşhur yazarı en önemli sanatçısı olun insanların katledildiği içimizi acıtan ‘’ Maşeri vicdan’’ görmezden geliniyor insanlığın katledildiği bu soykırıma sessiz kalınıyorsa ne entelektüel olabilirsiniz ne de insanlığa fayda sağlayacak insanlığın önünü açacak onlara yol gösterecek saygın bir şahsiyet olabilirsiniz. Veya bu duruşunuzla ne kendinizin ne kendi toplumunuzun ne de tüm insanlığı kapsayacak bir fikri aydınlanmanın önünü açabilirsiniz.

Tabi bunu saygıyı sonuna kadar hak eden insanlık dramının olduğu bir yerde ideolojik bir ajandası olmadan toplumun önünde yürümeyi şiar edinen, işte entelektüel böyle olmalıdır dedirten ‘’Haluk Levent’i’’ ayrıştırarak söylüyorum. O her tanıdık bir gözyaşını silmeye çalışan gerçek bir entelektüel.

Maalesef bizim ülkemizde işte bu nedenlerden dolayı henüz entelektüel olgunluğa ulaşamamış adına entelektüel yetersizlik mi dersiniz yoksa entelektüel yoksunluk mu dersiniz ortada ciddi bir ‘’ entelektüel insan’’ sıkıntımız var.

Gerçek bir entelektüel gerçek bir aydın olma iddiası olan öncelikle şuna karar vermelidir; tüm ideolojilerden, dini inanç, etnik köken gibi mülahazalardan uzak, köhneleşmiş zihinsel bariyerler kırılarak, dökülen her gözyaşı karşısında ‘’ mahallenin cesuru mu yoksa mahallenin esiri mi olacaksın!’’  Yada ‘’Çarmıha gerilen umutlara mı yoksa umutları çarmıha gerenlerin hayallerine mi merhem olacaksın? ‘’

Öncelikle işte buna karar vereceksin!

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

MİT / MOSSAD VE İSRAİL’İN STRATEJİSİ

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.