Bir davaya zarar vermenin en alçakça yolu davanın gerçekliğini bile bile davaya yönelik yalan yanlış bilgiler sunup ardından sanki davaya tarafmış gibi belli gerekçelerle eleştirmesi ve yerine göre davayı savunuyor bir görüntü vermesidir.
Atamız Dede Korkut; “Hain hanede ise kapı kilit tutmaz oğul,” der.
En derin ve tehlikeli hainler, içimizdeki düşman tamda bunu yapar.
İşler iyi giderken bakarsınız olağandışı bir durum gelişir bunun neden olduğunu anlayamazsınız. Bir şey yapmak istersiniz bir süre sonra yapmak istediğiniz şey elinizde kalır. Bunun neden olduğuna akıl erdiremezsiniz. Çünkü sureti haktan görünürler.
Düşman düşmandır, yapacağını yapar bu Habil’den Kabil’e kadar olmazsa olmazdır. Kendi üstünlüğünü, kendi gerçeklerini veya davasını dayatmak için tahakküm altına alabilmek için düşmanlık bitmez ve bitmeyecektir.
Ayrıca düşman bizi diri ve zinde tutar, direnç kazandırır. Bizi mücadeleci kılar. Mağlup edince de bir davayı taçlandıran zafer ortaya çıkar.
Ancak hain bizden biridir. İçimizdeki çürük elma, yerine göre düşmana kapıyı açan içimizdeki Truva atı, yerine göre bizi sırtımızdan bıçaklayan Brütüs’tür.
Kısaca pirincin içindeki siyah taş düşman ise, beyaz taş haindir. Çoğunlukla onu teşhis ettiğimizde iş işten geçmiş atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.
Yani zarar doğmuş risk gerçekleşmiştir.
Dedim ya sureti haktan görünürler. Bazen milli bir davanın yılmaz bir savunucusu olurlar.
ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bir söyleşisinde karşısındaki şu soruyu sorar:
‘’ Bizler Amerikalılar olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz?’’
Sorusuna cevabı kendisi verir:
‘’ Çünkü der, Amerikalılar olarak bizler içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz. Dünya’nın birçok ülkesinde ülkesine ihanet eden vatan hainlerini kahraman yapar, onları önemli yerlere kritik noktalara yerleştiririz. Onlar bizim adımıza ülkesinin kahramanı olarak ülkelerine hainliklerini yapmaya devam ederler.’’
Bunları biliyoruz ancak kimler olduğunu kestiremiyoruz. Kimler olduğunu bilebilmemiz ancak her şey bittikten sonra anlaşılabiliyor.
Geçmişte ürettiğimiz ilk yerli otomobiller, ‘’ Devrim, Anadol’ ilk yerli uçağımız ‘’ Vecihi K VI’’ ilk lokomotifimiz ‘’ Karakurt ‘’ durduk yere neden devam ettirilemedi. Kim veya kimler önünü kesti bu teknolojiyi geliştirme ve büyütme çabalarının.
Son yıllarda savunma sanayi ve bazı teknolojilerde olağanüstü bir süreci yaşıyoruz. Orta doğunun başat gücü Türkiye artık topunu, tüfeğini, helikopterini, SİHA’larını, savaş gemisini üretti ve kendi uçağını üretmek için çok yoğun bir mesai harcıyor. Savunma sanayini güçlendirmenin yanında uzay teknolojisi üzerinde de yaptığı çalışmalarla göğsümüzü kabartıyor.
Kendi roketini yapmak, uzaya çıkmak, yerli otomobil üzerinde yeni ve son teknoloji tasarımları ile göz dolduruyor.
Türkiye yüzyılı vizyonu ile küresel güç iddiasıyla büyük eşikler aşılıyor. Bunu günümüzün kahinleri geleceği öngerebilen fütüristleri söylüyor.
Ülkemiz bir tarafta akamete uğratmak için fırsat kollayan hain ile geleceği işaret eden kahin arasında kendi güç mücadelesini vererek yeni bir ülke inşa etmeye çalışıyor.
Biz bunu yaparken düşman ve içimizdeki uzantıları boş durmuyor. Hangi teknolojiyi sekteye uğratırız düşüncesiyle algı operasyonları ve tehditlerle, hainlerimiz ise bu çabalarımızı zafiyete düşürecek fırsat kolluyor.
Bir Alman atasözü; ‘’ Tilki vaaz vermeye başlayınca gözünüz tavuklarda olsun.’’ der.
Bizlerinde bir gözü düşman üzerinde iken, diğer gözümüzü uzantıları üzerinden ayırmayalım.
GÜÇ, DOĞUYA KAYIYOR…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.