a
Aleyna ŞİMŞEK

Aleyna ŞİMŞEK

15 Nisan 2025 Salı

Bir Ulusal Güvenlik Sorunu…

Bir Ulusal Güvenlik Sorunu…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Ülkemiz, sosyal medya düzen dışılığı üzerinden üç büyük sorunla yüzleşiyor.

Bunlar ‘’ Ulusal güvenlik, Finansal güvenlik ve Toplumsal güvenlik’’

Son zamanlarda sosyal medya üzerine disipline tedbirler gündem olunca, bu alan üzerine analiz yaptığımızda dehşete düştüğümü hissettim.

Hoyratça kullandığımız kişisel verilerimizin toplumsal ve ülkesel pencereden bizleri karşı karşıya bıraktığı güvenlik menşeili somut gerçekler tüylerimi ürpertti.

Ulusal güvenlik sorununa neden olan bu ‘’veri madenciliği’’ kavramının ne olduğunu, hangi amaca hizmet ettiğini isterseniz birlikte bir göz atalım.

Veri madenciliği; bir şehirde, ülkede, bölge ya da kıtada yaşayan insanların hayatına dair ‘sosyolojik röntgenidir.’

Kısaca bir ülkenin toplumsal dokusunun; tercihlerini, kararlarını, isteklerini, düşüncelerini, eğilimlerini kısaca sayısız farklı özelliğini tanımlar.

Farklı başlıklarda ele alınabilen insanlara ait bir özellik olarak insan doğar, büyür toplumsal bir varlık olarak insanlarla iç içe yaşamak zorundadır. Nüfus cüzdan kimlik bilgilerinizin hastane kayıtlarına girilmesinden tutunda hayatınızı tüm evreleriyle sürecin toplumsal dinamikleri olarak aralıksız bir şekilde kayıt altına alarak devam eder.

Ve günün sonunda tanımlayıcı olması yönüyle herhangi bir kişi, grup ya da devletler tarafından belli çıkarımlar doğrultusunda incelenmesini, değerlendirilebilmesini ve çıkarımlar yapılarak kurgulanmasını sağlar.

Ülkeler arasında yapılan ‘’kontrespiyonaj (karşı casusluk) faaliyetler, üçüncü dünya ülkelerinde sıkça yapılan darbeler veya kontrollü kaos’’ gibi toplumsal hadiselerin kaynağı olma özelliği ile sosyal medya veri madenciliğini öne çıkartan; toplumların duygusallıkları, zafiyetleri, insan yapısı ve toplumsal duyarlılıkları üzerinden planlamalara aracılık etmesinden gelmektedir.

Hoyratça teşhir ettiğimiz özelliklerimizin, tepkilerimizin, duygusallıklarımızın veya tercihlerimizin ülke, toplum ve millet olarak götürebileceği büyük tehlikeyi şimdi biraz daha iyi anlayabildik mi?

Bizler kişisel hedefler üzerinden, örneğin; hakaret, küfür gibi ahlaksızlıklar üzerinden sosyal medyayı hep eleştirdik. Oysa asıl sorunun bir ulusal güvenlik sorunu olduğunu veri madenciliğini kullanıp bunun üzerinde toplumsal, askeri, istihbarı ve siyasi planlamalar yapan ülkelerin niyetlerine veri teşkil edebileceği gerçekliğini daha iyi anlayabilmeliyiz.

Örneğin, 2010 yılında Tunus’ta başlayan ‘’ Arap Baharı’’ sosyal tepkisinin; ABD’nin çıkarlarıyla örtüşmediği otoriter ülkeleri (Libya, Suriye) cehenneme çevirirken, ABD’ye makul otoriter ülkeleri (Mısır, Sudi Arabistan, BAE, vb. gibi) ülkeleri nasıl koruduğunu ifade etmek iyi bir örnek olması bakımından önemlidir. Bu sosyal medyanın bir ‘’ulusal güvenlik sorunu’’ olması perspektifinden birinci neden…

Bir de ikinci neden olarak ‘’ekonomik güvenlik’ ’sorunu var sosyal medyanın.

Bu aslında sömürü yoluyla vergiden kaçarak ülke ekonomisini sömürme ve çökertme sorununu da birlikte getirmektedir.

Mesela hemen hemen tüm dünyada üçüncü dünya ülkesi görülen Tayland veya  BAE gibi kabile devletleri  dahil bir çok devlete sosyal medya patronları veya kurumları ( Facebook, Twitter, Instagram veya Netflix gibi) ülkeler bazında şikayetleri denetlemek ve gidermek için temsilci bulundurup içerdiği reklam nedeniyle vergi öderken bir sosyal medya düzenlemesi olamayan Türkiye’de yıllarca denetimsiz at koşturması vergiden sürekli kaçması Türk insanının sosyal medya zafiyetini kullanarak büyük reklam paraları kazanırken vergiden kaçması başıboş sosyal medya alanına çeki düzen verilmesini zorunlu kılıyor.

Üçüncü neden ise’’ Toplumsal güvenlik’’ sorunu olmasıdır.

Bu sebeple devletin; kendini koruyabilme içgüdüsü ile ulusal güvenlik, finansal güvenlik ve toplumsal güvenlik sorunu gidermek için bir an önce sosyal medyaya çeki düzen verme, toplumsal endişeleri giderme sistematiğine ihtiyaç vardır.

 

Devamını Oku

Robotlar Çağı ve İnsanlığın Varoluş Mücadelesi

Robotlar Çağı ve İnsanlığın Varoluş Mücadelesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

                 Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Dün olanaksız veya hayal olarak gördüğümüz birçok şeyin bugün hayatımızı sıradanlaştıran sıradan kazanımlar olarak yaşamımızın bir parçası olması bunun en basit göstergesidir.

Mesela, bir zamanlar telefon, televizyon, bilgisayar kullanımı sıradışı bir olay iken, bugün akıllı telefonların bile sıradanlaştığı düşünüldüğünde ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.

Geçmişte bir yazı okumuştum. Yazıda, normalde bir saatte yazılabilen bir yorumu Çin’de yapay zekâ ile üretilen akıllı bir robot 1 saniyede sonuçlandırabiliyormuş. Yani 1/60 düzeyde bir hızdan bahsediyoruz. Normal bir insanın yapabileceğinin 60 katı fazla bir hızı düşünürsek zaman gibi önemli bir kavramın yerinde kullanılması halinde insanlığın gelecek amaçları için sunacağı katkıyı anlatmaya gerek yok sanırım.

Dünya sıradışı teknoloji çağına doğru evrilirken bizde ‘’mutfak robotu’’ dışında bu alan henüz tam manasıyla kullanılamıyor olsa da dünyada birçok alanda ‘’ akıllı robotlar’’ kullanılmaktadır.

Bu sayede işler daha hızlı yürürken, hata payı büyük oranda ortadan kalkmakta süreç, üreten insanla üreten robotun birlikte olduğu omuz omuza bir çalışma ortamına doğru evrilmektedir.

Mesela, söylediğim gibi akıllı cep telefonu uygulaması bu yönde önemli bir adım. Sorduğun her soruya cevap verebiliyor, birçok alanda insanoğluna olağandışı yardımlar sunabiliyor.

Bu akıllı telefon uygulamasının çok daha ileri aşamalarını düşündüğümüzde bunların olamayacağını kim söyleyebilir?

Bugüne kadar dünya, robotları özellikle endüstriyel teknolojide işçi olarak kullanma imkanına sahip oldu. Artık dünya bunun daha da ilerisine geçip; öğretmenlik, doktorluk, avukatlık, garsonluk gibi pek çok alanda ileri robot teknolojisinden faydalanmak için çalışmalar yapıyor.

İleride artık okullarda derse giren robot öğretmen, hasta muayene eden robot doktor, mahkemelerde dava takip eden robot avukatlar veya müşteriye hizmet sunma gayretindeki robot garsonları aramızda görürsek şaşırmayın.

Bizde henüz gerçekleşmese de artık dünyada kol gücüne dayalı kullanılan endüstriyel işçi robot kullanım dönemi neredeyse bitmek üzere.

Zamanı geldiğinde sokakta, kamu kurumlarında, özel sektörde veya belediye hizmetlerinde düşünebildiğiniz her alanda robot emekçileri aranızda görürseniz şaşırmayın.

Üstelik düşünülen; ‘’ görünüş, mimik, el, kol hareketleri ve belki de duygusallığı’’ ile de tıpkı insana benzeyeceği insan formatında tasarlanacağı yönünde.

Bu noktadan sonra artık ister istemez robotlarında toplum içinde bir ‘’ statü’’ sahibi olacağı gerçeği kaçınılmaz olacaktır.

Bu statü, insan yaradılışından gelen fıtratından dolayı aşağıda olsa da kendine göre bir hak hukuk standarttı olamayacağı anlamına gelmemelidir. Gerektiğinde hizmet ve bir kıymet üreten robotların, karşılığında öz bakım ve enerji talep eden bunu hak olarak görüp, belki grev veya lokavta kadar gidebilecek robot tasarımını afaki ve imkânsız görmemek gerekir.

Geleceğin şekillendireceği robotlar dünyasında insan yaşamının her alanına sirayet eden robotlar kaçınılmaz olarak insan gücünün etki alanının tamamına gireceği aşikâr olduğuna göre sürekli çoğalan insanların çalışma ve işgücü alanını gittikçe daraltması ister istemez ‘insan işçi haklarının’’ nasıl korunacağını gündeme getirmektedir.

Birçok istihdam alanının robotlara devriyle insanlığın işsizlik sorunu ortaya çıkmakta ister istemez bununla nasıl bahşedeceğimiz realitesini de ortaya çıkarmaktadır.

Dünya ve insanlık geleceğin dünyasında bu yöne doğru evrilirken, fırsat ve gerçekleşebilecek tehditleri konuşurken bizler ülke olarak maalesef tüm bunları henüz konuşamıyor geleceğe dönük bu yönlü planlamalar yapamıyoruz.

Bu süreçteki zekâmız ‘’ soğan’’ çekmekte kullandığımız mutfak robotundan öteye geçemez isek yüksek teknolojik ürünler üretmek için tüm bu süreçleri tamamlamış ülkelerden ithal ettiğimiz akıllı robotlar için düzenlenmesi muhtemel ‘’ robot hakları evrensel beyannamesine’’ uymak zorunda kalarak geçiririz kalan ömrümüzü…

Robot hakları da olur muymuş demeyin!

Üstün zekalı insanların bir araya gelerek tasarladığı yapay zekalı akıllı robotların insanlığın empatiden uzak bencillik ve bireysellik iç dünyası düşünüldüğünde bunu statüsünün bir parçası olarak görmesi ve bu hakkı bir fırsat olarak kullanması doğal hale gelmektedir.

Eğer robotta olsa hızlı ve en iyiyi üretiyorsa ve üretirken de ‘’ yapayda’’ olsa bir ‘’ zekâ’’ kullanıyorsa neden olmasın?

Gelecek robotlar çağıysa eğer doğal olarak robotlar ve insan nesli arasında statü başta bir çok alanda varoluş mücadelesi olacağı bir ütopya olamayacak kadar bir gerçektir.

Devamını Oku

Geleceğe Cesaret Edin!

Geleceğe Cesaret Edin!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

       Aleyna ŞİMŞEK / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Kâinat ‘’dijital çağa’’ evrilirken, bundan bize ne diyebilmemiz mümkün mü?

Elbette diyemeyiz…

İfade etmek istediğim biz inovasyona adapte onu anlamaya çalışırken dünya yükselen yeni trendlere koşuyor.

Bizim çok geç olmadan inovasyon denilen kavramı, kavram olmaktan çıkartıp içselleştirmemiz ve tüm alanlara kodlamamız gerekiyor.

Kısır siyasal çekişmelerimizi bir tarafa bırakıp tüm potansiyelimizle yarınlara odaklanmamız var olan enerjimizi geleceğe kodlamamız gerekiyor.

İbni Haldun un ifadesiyle kader olan coğrafyamızın getirdiği konumdan olsa gerek ülke olarak devletlerarası askeri ve siyasi rekabetin getirdiği  koşullardan olsa gerek tam manasıyla geleceğe odaklanma sorunu yaşıyoruz.

Biz bunlarla uğraşırken dünya, robotlar ve insanların sosyo-kültürel ilişkisi ile ileride birlikte oluşturabileceği ‘’çatışma alanlarından tartışma çağına’’ çoktan varmış bile.

Hayalim, bizim gibi gençlerin 21.yy.ın dayattığı bu rekabette niceliğe dayalı soyutluğu değil, niteliğe dayalı somutluğu çevreleyecek alanlara kodlanırken, uzay hedefleri başta katma değeri yüksek teknolojik ürünlerinde geç kalınmış olsa da ‘’ yarınlara cesaret etmesidir.’’

Geçmişte olduğu gibi başkalarının donanımıyla ülke savunulamayacağı gibi başkalarının dayattığı tüketim planlamasıyla da insanımızı doyuramayız.

Bize ait olmayan başkalarının teknoloji sektörüyle kendimize ait üretim yapamayız. Bugün bu eşikleri aşıp bizler yapmazsak bizim adımıza bizim için başkaları da yapmayacaktır.

Cumhuriyetimizin 100.kuruluş yıldönümünü geçen yıl büyük bir coşkuyla kutladık.

Artık küresel güç Türkiye hedefleri için ‘’onurlu ve başı dik’’ insan figürümüz üzerinden yeni bir ‘’Türkiye yüzyılı’’ inşası için bize yeni görevler düşüyor.

Güneyimizde Suriye’de yeni gelişmeler yaşanıyor. Bir totaliter sistem ortadan kalktı ve bir diktatörlük sona erdi.

Türkiye on yıllar boyunca bu halkın hamisi oldu. Bunun semeresini askeri, siyasi ve mühendislik altyapısı ile yeni Suriye’nin inşasının her aşamasında yer alarak elde etmiş olacak.

Güney sınırı terörden temizlenmiş bir ülke olarak ,onlarca yıldır askeri alanda kaybettiklerini artık üretim ve altyapı alanlarına kanalize ederek küresel ölçekte ülke olma yönünde önemli bir eşiği de aşmış olacak.

Bunun için gençler olarak bizlerin tüm farklılıklarımızla bu ülke için yapmamız gereken çok şeyler var. Ve biz gençlerde bu potansiyel fazlasıyla var.

Yeter ki idrak edin yeter ki isteyin yeter ki inanın ve yeter ki geleceğe cesaret edin!

Cesaret edin ki bu yüzyıl, Türk yüzyılı olsun!

 

 

 

Devamını Oku

Robot Doktor Lütfen Polikliniğe!

Robot Doktor Lütfen Polikliniğe!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

             Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Artık bu anonsu duymanız çok yakın.

Sağlık sektöründe yakın gelecekte teşhis ve ameliyat alanında robot doktorlar görev alırsa sakın şaşırmayın!

Söylediğim gibi yakın gelecekte ‘’ beyaz yakalılar’’ denilen masa başı emekçilerinin yerini akıllı robot emekçileri  ‘’ metal yakalıların’’  yani robot teknolojisinin sosyal hizmet  sektöründe kullanıldığına tanık olacaksınız.

Çin’de her yıl robot fuarı yapılır. Burada dünyanın her yerinden robot teknolojisine yönelik tasarımlar yarışır. Fuarda yapılan tanıtımda akıllı robotların düne göre ne kadar geliştirildiğini görünce yarınlara göre ise ne kadar çok yol katedileceğini öngörebilmek artık şu inovasyon çağında hiç şaşırtıcı gelmiyor. Ayrıca uzay çağına çeyrek kala akıllı robotlar dönemine biraz daha erken girileceğini artık hepimizin görmesi gerekir.

İşte bu akıllı robotlar çağında doktorlar, avukatlar, öğretmenler, ekonomistlerin çalışma sektöründe risk altında kalabileceği, robot doktorların, robot avukatların, robot ekonomistlerin ve robot öğretmenlerin   bu alanlarda istihdam edilmesiyle insan istihdamı sorununun dünyanın sorunu olabileceği gerçeği artık aşikâr.

Peki dünyamız ne kadar hazır akıllı robotlara?

Yapılan küresel bir araştırma dünyada tüketicilerin % 55’nin doktorların yerine yapay zeka ile donatılmış robot doktorların sağlık sektöründe kullanılmasında istekli olduğunu gösteriyor.

Ülke olarak yapılan araştırmalarda Türkiye’nin % 85 oranında robot teknolojisine hazır görünüyormuş.

Doktor robotların sağlık sektöründe kullanılmasında başarı ve sonuç alma oranı ulaşabilirlik ve hata payının sıfıra yakın olması önemli bir avantaj olarak öne çıkarken, güven ve insan faktörü temel zorluklar olarak ortaya çıkmaktadır.

Çeyrek asır önce dünyamız akılsız robotları ağır sanayide kol ve bilek gücüne dayanan beceriye yönelik olarak kullanırdı. Milyonlarca robot gece gündüz demeden 7/24 mesai kavramı gözetmeden çalışabildiklerini ispatlamıştı.

Önümüzde ki yakın zamanda yani akıllı robotlar çağında ise bu kez akıllı robot akademisyenler, avukatlar, doktorlar, ekonomistler , büro personeli  gibi beyaz yakalı  emekçilerinin işine talip olarak onların yerini alması artık kaçınılmaz görünüyor.

Yanlış duymadınız!.. Bunlar artık çağımızda bir ütopya veya fantastik bir filmin jeneriği değil, çağımızın gerçekleri olarak bizlere sunulur ve sürpriz yapılırsa sakın şaşırmayın!..

Mesela, avukat robotlar bir gün hakimler karşısına çıkacak müvekkilini savunacak. Savunma dokümanlarını bir insanın günlerce araştırıp elde edebileceğini yapay robot zekâsı ile kısa bir sürede elde edecek. Belki müvekkilinin savunma stratejisini nokta atışı belgeler üzerine oturtup, hâkimin beynini yakacak   hamlelerle ambale edecek.

Hatta daha da öte robot hakimler, robot savcılar davayı yönetecek, davalar avukat robotlarla, avukat hakimler ve avukat savcıların güç ve hakimiyet mücadelesine dönüşecek.

Belki ekonomist robotlar, küresel finans piyasalarını anlık veriler üzerinden güncelleyerek ekonominin gidişat serüvenini doğru tahminler üzerinden realize edecek argümanlar geliştirecek. Büyük şirketlerin CEO’su olarak insanların yerini alacak.

Hepimizin bildiği üzere internetten tıbbi tavsiyeler verilmesine karşı çıkan doktorlar, ancak belirli tahlil analizleri gerçekleştirildikten sonra tecrübe ve birikimlerinde katarak teşhis koyabilmektedir.

Aynı şeyi yani tıp doktorlarının bu yaptığını bio-medikal cihazlardan beslenen akıllı medikal yazılımlarda yapabiliyorsa ki yapabiliyor o zaman yakın gelecekte robot doktorların bu alanı insanlardan temizlemesi olası bir ihtimal olarak öngörülebilmelidir.

Yapay zekâ ürünü akıllı robotlar insan faktörünün kontrolünde olan birçok şeyi yapabilmesi insan zekâsı ile yapılabilen pek çok şeyin bariz üstünlüğünü büyük oranda ortadan kaldırırken, ister istemez alanlarında üstün ve belirleyici olamayan emek ve insan faktörünü de ikinci plana hapsetme gerçeğini de beraberinde getirecektir.

Türkiye’de akıllı robotlara hazır kesim %85 olduğuna göre, müvekkilini iyi savunamayan avukat, finansal riskleri öngöremeyen ekonomist, işini hızlı ve zamanında yapamayan memur, öğrencisini iyi yetiştiremeyen öğretmen ve hastalarla yeterince ilgilenemeyen doktorların yerlerini, bir gün robot muadilleri yapay zekalı akıllı robotlara bırakabilecekleri ihtimaline alternatif seçenek olarak artık hazır olabilmek gerekmektedir.

Eğer yakın gelecekte hastane anonsunda doktor robot; lütfen polikliniğe veya adliye anonsunda hâkim robot; lütfen duruşma salonuna anonsunu duyarsanız sakın şaşırmayın!

Dünyanın gittiği yeri bilen bu işin içinde olan bir yazılım öğrencisi olarak söylüyorum.

 

Devamını Oku

GÜÇ, DOĞUYA KAYIYOR…

GÜÇ, DOĞUYA KAYIYOR…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Bunu ben söylemiyorum. Geleceği okuyan Fütüristler söylüyor.

2030 yılından sonra güç merkezinin doğuya uzak doğuya kayacağı ifade ediliyor. Ve ülke olarak geleceğe daha büyük geleceğe hükmetmek gerekiyor. Peki geleceğe hükmedebilmenin yolu nereden geçiyor?  Geleceğe hükmedebilmenin en etkili yolu konjonktürel koşulları iyi analiz edip, buna dair stratejiler  geliştirmekten geçiyor.

Bunun için öncelikle uluslar arası gündemi iyi takip edip dünyada neler olup bittiğini görebilmek, kainat nereye gidiyor sorusuna cevap bulabilmek ve buna dair gerçekleri anlayıp algılayabilmek gerekiyor.

Bin yıl önce uygarlığın merkezi Doğu’ydu. Batı, önemli teknolojik gelişimini Doğu’dakini kopyalayarak gerçekleştirdi. Barutu Çin’ den aldı, silahı üretti. Kâğıdı Çin’den aldı matbaayı icat etti.

Cebir’i, Harzemli Harezmi’den aldı geometriyle birlikte algoritmayı keşfetti. Pusulayı Doğu’dan aldı, gemilerin hareket alanını belirleyen sisteme entegre etti. Hümanizmi Mevlana’dan, Yunus’tan aldı insan hakları evrensel beyannamesini hazırladı.

Asıl, kopyadan nefret etse de her zaman kopyanın ilham kaynağı olmuştur. Ancak gelişmişlik ve teknoloji, zaman içinde zemin değiştiriyor.

Batı, çeyrek asır öncesine kadar dünya gelir kapasitesinin üçte ikisini yönetiyordu. Ancak bugün bu durum neredeyse eşitlenmiş durumda.

Düşünce kuruluşlarının analizlerine göre; durum eğer böyle giderse yakın gelecekte doğunun dünya gelir kapasitesinin 2/3 ü yöneteceği yönünde. Artık yakın zaman sonra dünyanın geleceği Atlantik havzasından Pasifik havzasına evrilme istikametinde.

Binlerce yıl ticarete güzergâhlık yapan ipek yolu Batının reform ve rönesansının ilham kaynağı oldu, doğudaki bu ışık batıya kaydı. Batı doğudan aldığı bu taklit araçlarıyla birçok icatlar gerçekleştirdi. Doğuyu sömürdü. Yani doğuya ait araç gereçlerle doğunun bütün kaynaklarını tarumar etti.

Bugün artık devran değişiyor. Doğu kaybettiği itibarını geri alıyor. Güç yeniden batıdan doğuya kayıyor. Güç batıdan doğuya kayarken dünyanın tam ortasında yer alan Türkiye ise, bu iki medeniyetin  cazibe merkezi olmak için gün sayıyor.

Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye doğunun, geleceğin yıldızları.

ABD ve Avrupa, özellikle ABD teknolojik güç üstünlüğünü muhafaza etmek adına milyonlarla ifade edilebilecek yetişmiş bilim insanına ihtiyaç duyduğunu açıklarken bu şekilde giderse yakın gelecekte bu üstünlüğün ortadan kalkacağı, yerine Çin ve Hindistan gibi ülkelerin alacağı söyleniyor.

Çin, daha düne kadar kopyalayarak gerçekleştirdiği GSMH’sını bu gün gerçeğini üreterek kendini yeniliyor.

Yakın zamanda insan çalışanından fazla robot çalışanı üreteceği, otonom sistemden uzay araçları ve uçan arabalar üretecek pek çok zenginlik alanında çalışacak bilim insanına sahip olduğu konuşuluyor.

Hindistan uzay bilimlerinden robot bilimlerine yeni alanlarda kendini belirginleştiriyor.

Son 60 yılın ikon kuruluşları NATO, IMF ve AB köhne kuruluşlar olma yolunda miadını doldurmayı beklerken yerini ‘’ ipek yolu’’ nu yeniden canlandırmayı planlayan Çin’ den başlayıp Türkiye geçişli Kuşak ve Yol projesi belirginleşmiş durumda.

Tüm bunlar ortada iken, 60 yıldır Batı’nın kapısında batılılaşmak için harcadığımız zamanı Doğu’nun kapısında Doğululaşmak için harcamalı mıyız bunu hesap etmemiz gerekir.

Bugüne kadar bir türlü batıdaki doğu olamadık inşallah doğudaki batı olur muyuz bunu algılamamız gerekiyor.

Batı, bu günlerde değer kavramları üzerinden yükselttiği varlığını yaşadığı paradokslarla reddederek çöküş aşamasına girerken, doğu kendini yeniden restore ediyor.

Ülke olarak bu coğrafyadaki varlığımızı perçinleyecek kapasite inşa etmemiz gerekiyor.

 

Devamını Oku