a
Aleyna ŞİMŞEK

Aleyna ŞİMŞEK

23 Kasım 2024 Cumartesi

Robot Doktor Lütfen Polikliniğe!

Robot Doktor Lütfen Polikliniğe!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

             Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Artık bu anonsu duymanız çok yakın.

Sağlık sektöründe yakın gelecekte teşhis ve ameliyat alanında robot doktorlar görev alırsa sakın şaşırmayın!

Söylediğim gibi yakın gelecekte ‘’ beyaz yakalılar’’ denilen masa başı emekçilerinin yerini akıllı robot emekçileri  ‘’ metal yakalıların’’  yani robot teknolojisinin sosyal hizmet  sektöründe kullanıldığına tanık olacaksınız.

Çin’de her yıl robot fuarı yapılır. Burada dünyanın her yerinden robot teknolojisine yönelik tasarımlar yarışır. Fuarda yapılan tanıtımda akıllı robotların düne göre ne kadar geliştirildiğini görünce yarınlara göre ise ne kadar çok yol katedileceğini öngörebilmek artık şu inovasyon çağında hiç şaşırtıcı gelmiyor. Ayrıca uzay çağına çeyrek kala akıllı robotlar dönemine biraz daha erken girileceğini artık hepimizin görmesi gerekir.

İşte bu akıllı robotlar çağında doktorlar, avukatlar, öğretmenler, ekonomistlerin çalışma sektöründe risk altında kalabileceği, robot doktorların, robot avukatların, robot ekonomistlerin ve robot öğretmenlerin   bu alanlarda istihdam edilmesiyle insan istihdamı sorununun dünyanın sorunu olabileceği gerçeği artık aşikâr.

Peki dünyamız ne kadar hazır akıllı robotlara?

Yapılan küresel bir araştırma dünyada tüketicilerin % 55’nin doktorların yerine yapay zeka ile donatılmış robot doktorların sağlık sektöründe kullanılmasında istekli olduğunu gösteriyor.

Ülke olarak yapılan araştırmalarda Türkiye’nin % 85 oranında robot teknolojisine hazır görünüyormuş.

Doktor robotların sağlık sektöründe kullanılmasında başarı ve sonuç alma oranı ulaşabilirlik ve hata payının sıfıra yakın olması önemli bir avantaj olarak öne çıkarken, güven ve insan faktörü temel zorluklar olarak ortaya çıkmaktadır.

Çeyrek asır önce dünyamız akılsız robotları ağır sanayide kol ve bilek gücüne dayanan beceriye yönelik olarak kullanırdı. Milyonlarca robot gece gündüz demeden 7/24 mesai kavramı gözetmeden çalışabildiklerini ispatlamıştı.

Önümüzde ki yakın zamanda yani akıllı robotlar çağında ise bu kez akıllı robot akademisyenler, avukatlar, doktorlar, ekonomistler , büro personeli  gibi beyaz yakalı  emekçilerinin işine talip olarak onların yerini alması artık kaçınılmaz görünüyor.

Yanlış duymadınız!.. Bunlar artık çağımızda bir ütopya veya fantastik bir filmin jeneriği değil, çağımızın gerçekleri olarak bizlere sunulur ve sürpriz yapılırsa sakın şaşırmayın!..

Mesela, avukat robotlar bir gün hakimler karşısına çıkacak müvekkilini savunacak. Savunma dokümanlarını bir insanın günlerce araştırıp elde edebileceğini yapay robot zekâsı ile kısa bir sürede elde edecek. Belki müvekkilinin savunma stratejisini nokta atışı belgeler üzerine oturtup, hâkimin beynini yakacak   hamlelerle ambale edecek.

Hatta daha da öte robot hakimler, robot savcılar davayı yönetecek, davalar avukat robotlarla, avukat hakimler ve avukat savcıların güç ve hakimiyet mücadelesine dönüşecek.

Belki ekonomist robotlar, küresel finans piyasalarını anlık veriler üzerinden güncelleyerek ekonominin gidişat serüvenini doğru tahminler üzerinden realize edecek argümanlar geliştirecek. Büyük şirketlerin CEO’su olarak insanların yerini alacak.

Hepimizin bildiği üzere internetten tıbbi tavsiyeler verilmesine karşı çıkan doktorlar, ancak belirli tahlil analizleri gerçekleştirildikten sonra tecrübe ve birikimlerinde katarak teşhis koyabilmektedir.

Aynı şeyi yani tıp doktorlarının bu yaptığını bio-medikal cihazlardan beslenen akıllı medikal yazılımlarda yapabiliyorsa ki yapabiliyor o zaman yakın gelecekte robot doktorların bu alanı insanlardan temizlemesi olası bir ihtimal olarak öngörülebilmelidir.

Yapay zekâ ürünü akıllı robotlar insan faktörünün kontrolünde olan birçok şeyi yapabilmesi insan zekâsı ile yapılabilen pek çok şeyin bariz üstünlüğünü büyük oranda ortadan kaldırırken, ister istemez alanlarında üstün ve belirleyici olamayan emek ve insan faktörünü de ikinci plana hapsetme gerçeğini de beraberinde getirecektir.

Türkiye’de akıllı robotlara hazır kesim %85 olduğuna göre, müvekkilini iyi savunamayan avukat, finansal riskleri öngöremeyen ekonomist, işini hızlı ve zamanında yapamayan memur, öğrencisini iyi yetiştiremeyen öğretmen ve hastalarla yeterince ilgilenemeyen doktorların yerlerini, bir gün robot muadilleri yapay zekalı akıllı robotlara bırakabilecekleri ihtimaline alternatif seçenek olarak artık hazır olabilmek gerekmektedir.

Eğer yakın gelecekte hastane anonsunda doktor robot; lütfen polikliniğe veya adliye anonsunda hâkim robot; lütfen duruşma salonuna anonsunu duyarsanız sakın şaşırmayın!

Dünyanın gittiği yeri bilen bu işin içinde olan bir yazılım öğrencisi olarak söylüyorum.

 

Devamını Oku

GÜÇ, DOĞUYA KAYIYOR…

GÜÇ, DOĞUYA KAYIYOR…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Bunu ben söylemiyorum. Geleceği okuyan Fütüristler söylüyor.

2030 yılından sonra güç merkezinin doğuya uzak doğuya kayacağı ifade ediliyor. Ve ülke olarak geleceğe daha büyük geleceğe hükmetmek gerekiyor. Peki geleceğe hükmedebilmenin yolu nereden geçiyor?  Geleceğe hükmedebilmenin en etkili yolu konjonktürel koşulları iyi analiz edip, buna dair stratejiler  geliştirmekten geçiyor.

Bunun için öncelikle uluslar arası gündemi iyi takip edip dünyada neler olup bittiğini görebilmek, kainat nereye gidiyor sorusuna cevap bulabilmek ve buna dair gerçekleri anlayıp algılayabilmek gerekiyor.

Bin yıl önce uygarlığın merkezi Doğu’ydu. Batı, önemli teknolojik gelişimini Doğu’dakini kopyalayarak gerçekleştirdi. Barutu Çin’ den aldı, silahı üretti. Kâğıdı Çin’den aldı matbaayı icat etti.

Cebir’i, Harzemli Harezmi’den aldı geometriyle birlikte algoritmayı keşfetti. Pusulayı Doğu’dan aldı, gemilerin hareket alanını belirleyen sisteme entegre etti. Hümanizmi Mevlana’dan, Yunus’tan aldı insan hakları evrensel beyannamesini hazırladı.

Asıl, kopyadan nefret etse de her zaman kopyanın ilham kaynağı olmuştur. Ancak gelişmişlik ve teknoloji, zaman içinde zemin değiştiriyor.

Batı, çeyrek asır öncesine kadar dünya gelir kapasitesinin üçte ikisini yönetiyordu. Ancak bugün bu durum neredeyse eşitlenmiş durumda.

Düşünce kuruluşlarının analizlerine göre; durum eğer böyle giderse yakın gelecekte doğunun dünya gelir kapasitesinin 2/3 ü yöneteceği yönünde. Artık yakın zaman sonra dünyanın geleceği Atlantik havzasından Pasifik havzasına evrilme istikametinde.

Binlerce yıl ticarete güzergâhlık yapan ipek yolu Batının reform ve rönesansının ilham kaynağı oldu, doğudaki bu ışık batıya kaydı. Batı doğudan aldığı bu taklit araçlarıyla birçok icatlar gerçekleştirdi. Doğuyu sömürdü. Yani doğuya ait araç gereçlerle doğunun bütün kaynaklarını tarumar etti.

Bugün artık devran değişiyor. Doğu kaybettiği itibarını geri alıyor. Güç yeniden batıdan doğuya kayıyor. Güç batıdan doğuya kayarken dünyanın tam ortasında yer alan Türkiye ise, bu iki medeniyetin  cazibe merkezi olmak için gün sayıyor.

Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye doğunun, geleceğin yıldızları.

ABD ve Avrupa, özellikle ABD teknolojik güç üstünlüğünü muhafaza etmek adına milyonlarla ifade edilebilecek yetişmiş bilim insanına ihtiyaç duyduğunu açıklarken bu şekilde giderse yakın gelecekte bu üstünlüğün ortadan kalkacağı, yerine Çin ve Hindistan gibi ülkelerin alacağı söyleniyor.

Çin, daha düne kadar kopyalayarak gerçekleştirdiği GSMH’sını bu gün gerçeğini üreterek kendini yeniliyor.

Yakın zamanda insan çalışanından fazla robot çalışanı üreteceği, otonom sistemden uzay araçları ve uçan arabalar üretecek pek çok zenginlik alanında çalışacak bilim insanına sahip olduğu konuşuluyor.

Hindistan uzay bilimlerinden robot bilimlerine yeni alanlarda kendini belirginleştiriyor.

Son 60 yılın ikon kuruluşları NATO, IMF ve AB köhne kuruluşlar olma yolunda miadını doldurmayı beklerken yerini ‘’ ipek yolu’’ nu yeniden canlandırmayı planlayan Çin’ den başlayıp Türkiye geçişli Kuşak ve Yol projesi belirginleşmiş durumda.

Tüm bunlar ortada iken, 60 yıldır Batı’nın kapısında batılılaşmak için harcadığımız zamanı Doğu’nun kapısında Doğululaşmak için harcamalı mıyız bunu hesap etmemiz gerekir.

Bugüne kadar bir türlü batıdaki doğu olamadık inşallah doğudaki batı olur muyuz bunu algılamamız gerekiyor.

Batı, bu günlerde değer kavramları üzerinden yükselttiği varlığını yaşadığı paradokslarla reddederek çöküş aşamasına girerken, doğu kendini yeniden restore ediyor.

Ülke olarak bu coğrafyadaki varlığımızı perçinleyecek kapasite inşa etmemiz gerekiyor.

 

Devamını Oku

Yapay Zekanın Dışında Kalabilmek Mümkün mü?

Yapay Zekanın Dışında Kalabilmek Mümkün mü?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aleyna Şimşek / Üniversite Öğrencisi / Yazılım

Kendimizin yapay zekâsı mı başkalarının kobay zekâsı mı?

Diğer bir ifade ile mahallenin esirimi olacağız yoksa mahallenin cesuru mu?

Ülke olarak karar vereceğimiz böyle bir süreçten geçiyoruz.

ABD, Çin, Japonya gibi ülkeler başta artık birçok alanda dünya yapay zekayı kullanmaya başladı.

Misal sınırsız seçenek arasından olasılık hesaplama, gerçek zamanlı kritik karar alma, çoklu hedef izleme, makine hakimiyeti, işlemsel biyoloji gibi…

Kritik soru şu: Yapay zekâ insanlığın başına bela olabilir mi?

Cevap: İnsan eliyle kurgulanan bir “egoist” tasarımın ürünüyse eğer yapay zekâ hem de büyük bela olabilir.

Örneğin, yapay zekâ ile donatılmış robotik alanlardaki çalışmalar doğal olarak akıllı silahlarla kitlesel kıyım risklerini, egoist, bencil bir zekânın insanlığa vereceği zararları, yeni nesil terminatörleri gündeme getirmiyor mu size?

Peki bu teknolojiye sessiz kalmak hiç bulaşmamak mümkün mü?

‘’Birilerinin gölgesinde bir devlet’’ olarak kalmak istiyorsanız pekâlâ mümkün.

Ancak bu bile bu geliyorum diyen tehlikeden uzak kalacağınız anlamına gelmiyor.

Çünkü başkalarının hizmetine kurgulanmış bir yapay zekâ sizi de esir edecektir.

O zaman ülke olarak yapmamız gereken bu süreçte bizim de var olmamız, bir an önce bu alanı öncelememiz gerektiğidir.

Bize lazım olan yapay zekâyı üretecek organik zekâlarımızın varlığı, niceliği ve niteliğidir.

Bugün yapay zekâ, henüz düşük düzeylerde bir algoritmanın parçası olarak yazılıyor olabilir.

Ancak ileri düzeyde yapay zekâ üretemezsek bugün düşük düzeyde bunu kullanan makineler, gelecekte yeni dünyanın niteliksiz sıradanlaşmış işçileri olacağı açıktır.

Onun için ülke olarak akıllı makineler çağında bizlerde kendimize ait kendi organik yapay zekâ potansiyellerimizi üretmek zorundayız.

Zira başkasının ürettiği in organik yapay zekâ bizi ancak kendine esir eder.

Elbette ki bunun da yolu yapay zekâ üreten kabiliyetli ‘’kendi organik zekâlarımızı’’ teşhis edip önlerini açarak teşvik etmek ve korumaya almaktır.

Ancak organik ileri düzey zekâlarımızı liyakat odaklı yöntemlerle tutabiliriz.

Yoksa elimizde avucumuzda ne varsa kaçırır, bize karşı başkalarının yapay zekasının kurgulayıcısı olurlar.

Yani bizim derenin taşıyla bizim derenin kuşunu vururlar.

İşte bunun içindir ki geleceğin kurgulayıcısı ufukların efendisi olmak istiyorsanız bu alanı boş bırakmamalı elimizdeki dehalara uygun ortamlar hazırlamalı bu alanlarda seferberlik ilan edilmelidir.

Veya yukarıdaki soruyu tekrar sorarak; mahallenin esiri mi olacağız yoksa mahallenin cesuru mu?

Bir an önce zaman kaybetmeden bu alana yoğunlaşır kendi değerlerimizle kendi yapay zekamızı üretirsek mahallenin cesuru oluruz.

Yok dünya bu alanda hızla mesafe alırken biz yavaş kalırsak mahallenin esiri hatta diğer ülke üretim alanlarının deney konusu ‘’kobay zekâsı’’ oluruz.

 

Devamını Oku

Yapay Zeka, Kölemiz mi Olacak Efendimiz mi?

Yapay Zeka, Kölemiz mi Olacak Efendimiz mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

  Aleyna ŞİMŞEK/Üniversite Öğrencisi/ Yazılım

‘Çağımız inanılmaz hızla kendini dönüştürüyor.”

Kavramlar değişirken zamanın ruhunu bağlı olarak ”teknolojinin ruhu” da değiştiriyor.

Son zamanlarda bir kavram var ki bilim insanlarından  sıkça duyar olduk. ‘’ ALGORİTMA’’

Bir sorunu çözmek yada hedeflenmiş bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol veya yönteme bunu gerçekleştirmeye dönük işlem basamaklarına algoritma deniyor.

Algoritma ile birlikte son yıllarda yaşadığımız küresel olaylar köhnemiş anlayışları, iflas etmiş siyaseti, kokuşmuş yönetimleri de görünür kılarken, iş olgusunun eve taşındığı, her şeyin neredeyse dijital ortama taşındığı bu dönemde acaba tercihlerimizi artık kim nasıl yönetecek sorusu çıkıyor karşımıza?

Örneğin yakın gelecekte insanlık mı Algoritmayı yönetecek yoksa Algoritma mı insanlığı yönetiyor olacak?

Geçmişte yaşadığımız pandemi sürecinde eve kapanarak dijital dünyayla o kadar çok haşır neşir olurken her şeyi bu sanal alem üzerinden yönetir olduk. Veya ‘’yönetiliyor’’ olduk.

Örneğin e-ticaret, e-sipariş, e-okul, e-devlet, e-posta, e-karne, e-sınav, vs. bu liste uzatılabilir.

Yönetiliyor olduk derken kastettiğim dijital dünyanın yapı taşları bilgisayarlar ve onların üzerinde çalışıp geliştirilen yazılımlar, hayatımızı yönetmeye başladı.

Algoritma denilen bu çoğul süreç artık bizim adımıza karar veriyor, günümüzü yönetiyorlar. Şirketler, kurumlar algoritmaları artık kendi çalışma hayatlarının ve yönetimlerinin birer parçası yapıyor. Yönetimden üretime, fiyat belirlemeden, mal ve hizmet kalitesini şekillendirme gibi birçok amaç için kullanıyorlar.

Hatta müşteri ilişkileri yönetiminden arama motorlarına dek her alanda algoritmalar, yapay zekâ parçacıkları olarak devreye giriyor. Örneğin e-ticarette satın alma süreçlerini, seçim tercihlerini yönlendiriyorlar.

İşin ilginç tarafı kimsenin tercihi olmayan ancak yöneticiler tarafından oluşturulan kurallarla çalışan algoritmaların, yeni bir yönetim anlayışını giderek yaygın hale getiriyor olmasıdır.

E-yönetimin yeni versiyonu olarak karşımıza çıkan bu ‘’ yapay zekâ CEO’ları’’ hızlı algoritmalar üzerinden kendini iyi yetiştirmiş insan neslinin duygusallık ve vicdan gerçeğiyle yüzleşmeden sırf akıl üzerinden daha iyi yönetim daha iyi üretim hatta daha iyi pazarlama ve müşteri için iyi bir tercih olanağı sunacak koşulları yönetiyor olmasıdır.

İlk başta çalışanın insan faktörü olduğu mavi veya beyaz yakalılar olarak adlandırdığımız mevcut durumda ‘’ metal yakalılar’’ olarak robotlar çağına adım attığımız son yıllarda yöneteninde yönetileninde insan olmadığı bir sanayi ve ticari alanda yapay zeka ile formatlanmış robotlar neden olmasın diyebiliyoruz.

Çünkü bir bakıma artık yeni kurallar, bu algoritmalar üzerinden ‘’ yapay zekâ’’ tarafından oluşturulurken bu yeni durum yeni kural koyucular halini alıyor. Dolayısıyla bundan sonra insanlık olarak bize de artık yapay zekâ donatılmış robotların planladığı algoritmik düzene boyun eğmek düşüyor.

Max Tegmark’ın ‘’Yaşam 3.0:Yapay Zeka Çağında İnsan Olmak’’ ı anlatan yapay zeka bizim kölemiz mi olacak yoksa efendimiz mi olacak sorusunu sordurtan   kitabı  yanında dünyanın en etkili 100 kadın Fütüristi arasında gösterilen ‘’ gelecek tasarımcısı’’ Ufuk Tarhan’ın  T-İnsan kitabındaki ‘’ İnsanların gelecek kaygısını yenmelerine daha iyi bir gelecek için dönüşmeleri gereğine başarılı ve mutlu olmaları için geleceği insanın kendisinin tasarlaması’’ öngörüsü üzerinden dünyanın yaşadığı bu evrimleşme sürecinin ardından köhneleşmiş liderlik ve sıradanlaşmış yönetim anlayışının kapanacağı ifade ediliyor.

Bu kapsamda fütüristlerce sorulan yapay zeka ile donatılmış sistem, kölemiz mi olacak yoksa efendimiz mi sorusu değişik açılardan sorgulanırken yapay zekayı formatlayanın insan olması gerçeği üzerinden hareketle yapay zekanın insanlığın kölesi olacağı yönünde kanaat belirtenler olduğu gibi duygusallık ve vicdani yönü insanlığın zaaf noktası olduğu düşüncesinden hareketle her ne kadar insanlarca formatlanmış olsa da bu zaaf noktalarının yapay zekanın avantajı olarak gelecekte insanlığın efendisi olacağı yönü de fütüristlerce son yılların diğer bir tartışma konusudur.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.