a

SİZLER İFLAH OLMAZSINIZ!

Garip bir milletiz…

Ne siyasetçimiz siyasetçi ne yazarımız yazar ne sanatçımız  sanatçı ne fikir insanımız  fikir insanı ne de entelektüelimiz gerçek bir entelektüel…

Herkesin her kesimin kendine göre bir doğrusu, kendine göre bir gerçeği var.

Soyut olgular üzerinden doğrular ve gerçekler belki nicelik olarak farklılıklar gösterebilir. Sevgi, olgusunu ben kendi dünyamda ‘’karşılıksız fedakârlık’’ olarak tanımlarken bir başkası bir başka şekilde tanımlayabilir.

Ancak değişmez herkesin kabul ettiği bazı soyut olgularda vardır. Örneğin, siyah siyahtır beyaz beyazdır. Siyaha beyaz, beyaza siyah derseniz ortada patolojik bir durum yani bir kusur bir sorun var demektir.

Ancak somut olgular vardır ki bunlar kişiden kişiye değişmez. Bunlar tüm dünyanın kabul ettiği yorumsuz gerçeklerdir.  Örneğin, Masa masadır. Sandalye de sandalye…

Eğer sürrealist pencereden bakar masaya sandalye, sandalye masa derseniz kendi gerçekliğinizi yaratırken yaşam ve dünya gerçekleriyle çelişirsiniz.

Buradan şuraya gelmek istiyorum. Bu talihsiz ülkenin geçmişten bugüne terör belası yanında   hep gerçek bir entelektüel insan sorunu olmuştur.

11 yıl öncesini hatırlayalım. 2013 yılının Mayıs ayı. Yer Taksim meydanı. Taksim meydanındaki küçük bir peyzaj düzenlemesi için birkaç ağaç söküldü diye gezi parkı vakasında ö dönemde birçoğumuz sanatçı, yazar kısaca entelektüel olarak bildiğimiz bir kesimce ortalık velveleye verilmişti.

Sonra bu Taksim parkı peyzaj düzenlemesi sanatçı yazar olarak geçinen bu kesimlerin ‘’ siyasal peyzaj ‘’ düzenlemesine dönüştü. Aslında bu girişim gerçekte bir çevre hassasiyeti değil siyasal iktidarı değiştirme hassasiyetiydi. Tabi bunu sonradan anladık.

Bugün şahit olduklarımız o gün amaçlanan gerçek niyeti şeksiz şüphesiz ele veriyor.

Bugünlerde Ege, Akdeniz’den gelen yangın haberleriyle ülkemizin ciğerleri cayır cayır yanıyor. Yakanların bir kısmı eğitimsizliğin getirdiği bilinçsiz insan profilleri diğer bir kısmı ise terör eylemlerinde ülke içinde istediğini elde etmekten uzaklaşan çareyi ülkenin ormanlarını yakmakta bulan alçak terör yandaşları.

Ülkemizin yüzbinlerce hektar orman alanı yandı. Tıpkı buda masa veya sandalye gerçeği gibi bir somut gerçek. Zira her şey tüm delil ve argümanlarıyla ortada iken böyle bir şey yok diyemezsiniz.

Şimdi soruyorum. Son haftalarda ormanlarımızla birlikte on binlerce canlı çaresizlik içinde kendisini yakan insanoğlundan(!) yardım isterken bağıra bağıra can vermelerini hangimiz hazmedebildik?

TV ekranlarında kaçamayan kaplumbağanın kim bilir hangi çaresiz feryatlarıyla kabuğu altında kül olmuş cesedine hangimiz bakabildik?

Veya kaçmak isterken yangına koşan Karacaların, hep ağaç çatalında iki ayağı üzerinde bizi seyrederken hayal ettiğimiz Sincapların, yumurtası hemen yanı başında kül olmuş Leyleğin diri diri yanmasına hangimiz razı olabildik?

Dün gezi parkında ağaç katliamı var diye ortaya çıkanların bugün ülkesinin binlerce hektarlık ormanını yakan ‘’ ateşin çocuklarına’’ çıkıp bir şeyler söyleyememesine ‘’devekuşu sendromu’’ile kafalarını kuma gömmelerini içimize sindirebilmek mümkün mü?

Bu ülkenin ormancısından itfaiyecisine halkına kadar her kesimden insanların canı pahasına yangını söndürmek için canhıraş uğraş verirken bu sözde sanatçı, yazar çizer geçinen kesimlerin bu yaşananların canını acıtmadığını hiç umursamadıklarını ‘’üç maymunu’’ oynadıklarını görüyoruz. Oysa entelijansiya denilen kesim; bir ülkedeki aydınlar topluluğu, üst kültürün temsilcileridir.

Bu entelijansiya denilen tuzu kuru kesime takıntılıyım galiba. Ülkesi için halkı için bir şey yapmadan onlardan çok kazanan onların sırtından geçinen bu asalak kesime hem de bayağı takıntılıyım. Sebebine gelince…

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünya görüşünü yaşam tarzını beğenmediği için kendi düşünce ve yaşam tarzını buna karşı konumlandırdığı için kör bir karşı siyasetin ideolojik muhafızı olmaktan öte gidemeyen aydın adı altında bir zavallılar topluluğunu işe yaramayan kerameti kendinden menkul aciz bir zümreyi görüyoruz.

Ben sanatçısından yazarına kendisini aydın addeden herkesin kendine göre bir fikir perspektifi veya yaşama bakış açısında farklılıklar olabilir. Ve bu olağandır. Kimse karşısındakinin düşüncesini sevmek veya ona tabi olmak zorunda değil. Ancak ne olursa olsun kim olursa olsun saygı duymak zorundadır.

Böyle düşünmek böyle olmak bir entelektüelin, ülkesinden kopuk, toplumundan kopuk, değerlerinden kopuk olacağı anlamına gelmemelidir. Aksine ülke siyasetinin siyasal iktidarının kim olduğuna bakmaksızın   ülkesi insanı için kafa yormalı, sevinçleriyle sevinmeli, üzüntüsüyle üzülmeli, çaresizliklerinde çare olmalıdır.

Ancak her nedense bu ülkede   hele iktidarda milliyetçi-muhafazakâr bir zümre varsa hele de mütedeyyin bir iktidar ülkeyi yönetiyorsa ‘’ elitist demokrasiyi’’ savunan yani kendi düşünce eksenindeki seçkinlerin iktidar olması gerektiğini savunan bu kesimler tarafından bir ideolojik tasnif yapılagelmiştir.

Maalesef ülkemiz cayır cayır yanarken işine geldiği zaman sesi çıkan işine gelmediği zaman ise sustalı maymuna dönen adının önünde sanatçı, yazar yazan sözde entelektüel kesimlerin vicdan üşümesini yaşadık.

Ancak her şeyden öte bu Ağustos ayı sıcağında bu kesimlerin sessizliği ile 2021’de olduğu gibi yine bir insanlık üşümesi yaşadık. Yüzbinlerce hektar ormanımızla birlikte börtü böcek, kaplumbağa, sincap, leylek daha nice canlarımızla birlikte yandık, onlarla birlikte kül olduk.

Sizler iflah olmazsınız!  Yine de temennim Allah sizleri ıslah etsin!

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

TOROSLAR ÇİFTÇİSİ KAN AĞLIYOR… ZİRAAT ODASI, İL , İLÇE TARIM NEDERE?

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.