a

DİLRUBA VAKASI VE CHP’DE SEVİYE SORUNU

Demokrasi, bir tahammül rejimi olmasının yanında çok sesliliği vurgularken uzlaşı yönetimini, hak-hukuk ilkelerini öne çıkartır.

Demokraside, çoğunluğun iradesi kadar azınlığın tercihleri de önem taşır. Ama bunlar içinde demokrasinin es geçilemeyecek bir boyutu da demokrasinin bir ‘samimiyet rejimi’ olduğudur. Zira sahiplenilen çanak tutulan ahlaksızlık ve seviyesizlik gibi toplum tarafından hoş karşılanmayan şeylerin gün gelip sizin de yaşayabileceğiniz düşüncesiyle demokrasi denilen olgu çifte standardı, ikiyüzlülüğü kaldırmaz.

Sosyal medyada sokak röportajındaki Dilruba vakası için iki hususu vurgulamamız gerekiyor.

Birincisi, Türk Milletinin bir unsuru olan bir kitleye’’ AK Parti seçmenine’’ hakaret ve milletin namusu olarak gördüğü oy davranışı ile seçtiği ‘’ Cumhurbaşkanı’na’’ yani demokratik sistemin sivil siyaseti temsil eden bir aktörüne ‘’ darbeci’’ iması kullanılarak saldırı kesinlikle kabul edilemez. Cumhurbaşkanına saldırı Türk devletine Türk Milletine saldırıdır. Zira Cumhurbaşkanı Türk Milleti ve devletini temsil eder.

AK Parti seçmenine saldırı, demokratik nizama saldırıdır.

Sivillik nasıl şiddeti yadsıyan bir durum ise, demokratik siyaset de bu fiili tahammülsüzlükleri yadsır.

Sivil ve demokratik siyasette; hak ve hukuka, anayasal düzene, milli iradeye önem veren bir siyasi parti, bir siyasi bir kişilik hakareti ve özellikle seçmene ve cumhurbaşkanına hakareti tasvip edemez, etmemelidir.  Yapan kim olursa hangi mahalleden olursa olsun en sert şekilde tepki göstermelidir.

Meselenin ikinci boyutu ise siyasetin oy ve siyasi hesaplar uğruna bu seviyesizliğe sahip çıkılması sorunudur. Zira demokratik duruş, sivil tavır, insani yaklaşım her olayda mağdurun veya saldırganın kimliğine bakmadan aynı şekilde davranmayı gerektirir.

Demokratik siyasetin şiarı, kimden gelirse gelsin hakarete, şiddete kim olursa olsun kimden gelirse gelsin demokratik/sivil/meşru / seçilmiş aktörlerin yanında olmak, üzerine düşen sorumlu tavrı takınmak ve aklıselimi kuşanmaktır

Geçen haftalarda sosyal medyada AK Parti’ye oy veren kitlelere; seviyesiz, kişiliksiz ve gerçek gündemle ilgili derinliği olmayan ancak gündem olmak isteyen birinin sokak röportajında ‘’ geri zekalısınız’’ hakaretine şahitlik ettik.

Adı Dilruba olan bu çarpık şahsiyetin, AK Parti ve Erdoğan’a demokrasi gereği oy verenleri ‘’ geri zekalısınız’’ ifadesinin kullanılarak aşağılanması bir hakaretten öte ideolojik bağnazlığın dışa vurumudur.

Bu kişinin cehalet, basitlik ve bayağılığının diğer göstergesi gerçeklere gözünü kapatarak sokak hayvanlarının barınaklara alınıp sırasıyla sahiplendirme, kısırlaştırma  ve sahiplendirme yapılamaz ise barınaklarda bakımı ile ilgili  yasa için ‘’ hayvanların katliamı ile ilgili yasa’’ olarak çarpıtması aynı zamanda yükümlülüklerini yerine getirmediği için Instagram’ı geçici olarak kısıtlanmasını ‘’  darbe ‘’ olarak  gösterip hem sokak hayvanları yasası ve Instagram için  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı adres gösterip onu  ”darbeci” olarak atfetmesi güdümlenmiş  fukara bir  zihnin dışa vurumu kindar duygularının dışa tezahürüdür.

Üstüne üstlük İzmir Baro Başkanın da halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu olan bu ifadeler için bir hukukçu olarak muhtemelen ‘’ kendi mahallesinin siyasal söylemini’’ seslendirdiği için bu söylemleri eleştiri kılıfı adı altında ‘’ düşünce ve ifade özgürlüğü’’ olarak ifade etmesi yeni bir seviyesizlik yeni bir çarpıtma ve ikiyüzlülük göstergesidir.

İşin daha acı tarafı ise ana muhalefet ve şürekasının hatta Özgür Özel’in bu seviyesizliğe sahip çıkma bunun gibi çapsız ve seviyesizlere bir değer addetme sorunudur.

Şunun bilinmesi önemlidir. AK Parti seçmenine Erdoğan’a oy verdikleri için ‘’ geri zekalısınız’ denilmesi ve yapılan bu hakaret ve seviyesizliği reddetme bir yana sahiplenme refleksi CHP’ye parti tüzel kişiliği olarak bir seviye bir irtifa kazandırmayacağı gibi tam tersi AK Partiye oy veren 28 milyon seçmenden oy bekleyen CHP’nin  oy beklentisini tehlikeye sokacağı neredeyse ortadadır.

Bu durum sosyoloji literatüründe ‘’ asimetrik hoşgörü’’ olgusu ile kendisi gibi olmayanları aşağılama, varlığına tahammül gösterememe hali ile açıklanabilir.

Benzer özellikte sıklıkla yaşanan bu durum gelinen noktada bu kesimlerin pasif-agresifliğini, saldırganlığını mevcut iktidarın uzun süreli kesintisiz başarı grafiği karşısında iktidar partisi ve onun liderini destekleyen kitlenin yaşam tarzını küçümseme yanında ‘’ fikri ideolojilerinin’’ fikri rekabette bir türlü iktidarı elde edememesinin getirdiği politik başarısızlığın bir projeksiyonu olarak anlamak gerekir.

Aslında bu durum siyasi mecrada  ‘’politik rekabetteki başarı ezilmesi’’ olarak adlandırılabilir.

Doğaldır siyasal mağlubiyet, büyük bir kızgınlık üretir. Ancak fanatizme dönüşmesi ve fanatizmin getirdiği söylem unsurlarının hakaretin sahiplenilmesi bir siyasal hastalık habercisidir.

Bugün ülkemizde ana muhalefet ve iktidar yönüyle ‘’ normalleşme’’ adı altında bir çaba olsa da maalesef siyasetçisinden sanatçısına bir nefret locasının yanında bu hakarete ve seviyesizliğe sahip çıkan ana muhalefetin bu seviyesiz kişiliği İzmir Enternasyonal Fuarına davet edip protokole oturtarak sahip çıkma seviyesizliğine şahitlik ettik maalesef. Maalesef diyorum çünkü bu durum iktidara küfredip ana muhalefetten nemalanmak isteyen bir güruhun önünü açarken siyasal mecrada ciddi bir siyasi ahlak sorununa kapı aralayacağı muhakkaktır.

Her şeye bodoslama atlaması nedeniyle  bir seviye kaybı yaşayan Ana muhalefet, bu çarpık ve sığ kişiliği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı darbeci, AK Parti seçmenini aşağıladı diye 2028 seçimlerinde hem de seçilecek bir yerden milletvekili adayı yaparsa sakın ha sakın şaşırmayın!

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

YUSUF DİKEÇ VE DEVŞİRME KAFALAR…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.