a

FİNANSAL TETİKÇİLİK…

Bu boykot çağrısı ‘’enfekte siyasetin’’ meydana getirdiği ‘’ finansal darbe’’ teşebbüsüdür.

Kendi yerli ve milli ekonomisini hedef alıp kendi ekonomisini çökertmeye çalışan bir politika, bu ülkede ancak böyle bir zihin koduna sahip ‘’yeni CHP’’ kafa yapısındaki  ‘’finansal tetikçi’’ menşeili bir zihnin çağrısıyla yapılabilirdi ve yapıldı da…

Eski Genel Başkan merhum Deniz Baykal sonrası CHP, önce Kılıçdaroğlu sonra ise ekonomik menşeili duygusal ilişkilerle partiyi ele geçiren yeni Genel Başkan Özgür Özel ile birlikte illegalitenin hâkim olduğu gerek terör ve gerekse finansal perspektiften yerli ve milli politikaların yok sayılarak derdest edildiği bu alana hapsedildi.

Boykot çağrısındaki amaç önce ciddi argümanlarla destekli yolsuzluk ve irtikap menşeili dava sürecini ‘’ siyasal mecraya’’ yönlendirip bu alana hapsederek çıkabilecek bir mahkûmiyet kararı karşısındaki hukuki süreci bir ‘’ön alma’’ telaşı ile gerçek gündeminden çıkartıp ‘’ yolsuzluk davasını siyasi dava’’ olarak Türk toplumunun önüne koymak olduğu su katılmamış bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Şimdi soruyorum…

İkinci kez hedef gösterilip boykota tabi tutulan işletmelerde milyonlarca emekçi evine ekmek götürmek için yaşam mücadelesi verirken bu boykot karşısında bu emekçilerin istihdamı işletmelerce karşılanamaz duruma geldiği zaman bunun hesabını kim verecek?

Düzeltilmeye çalışılan ülke ekonomisi bu boykot çağrısı ile ‘’öngörülemez bir düzleme’’ hapsolunduğunda emeklisinden, çalışanına; sosyal yardım bekleyen tüm kesimlere reva görülen bu ‘’finansal mahkumiyetin’’ hesabını kim ödeyecek?

Fransa’da devam eden bir yargılama neticesinde 2027 seçimlerinin açık ara favorisi Ulusal Birlik Partisinin lideri ve Avrupa fonunu zimmetine geçirmekten 4 yıl hapis 5 yıl siyasetten men yasağı alan Marine Le Pen, hangi yandaşını sokağa davet edip milli ekonomiyi hedef alan hastalıklı ve kirli siyasetin bir parçası oldu?

Ulusal Birlik Partisinin lideri Le Pen, Avrupa fonunun partiye sağladığı parayı zimmetine geçirmekten suçlu bulunup hapis ve siyasetten men ceza alırken İmamoğlu gibi bir figür senin benim paramı ‘’ belediye bütçesini kendi yandaşları üzerinden hülle yoluyla kendi şirketlerine aktarmak’’ iddiası ile tutuklanarak yargıla sürecine dahil edilmiştir.

Aradaki fark Le Pen Avrupa Birliğinden partisine gelen parayı zimmete geçirmek davasından ceza alırken İmamoğlu, İstanbul’a hizmet için aktarılması gereken kamu bütçesini kendi amaçları için kullandığı iddiası ile tutuklanarak cezaevine konulmuştur.

Siyaset, iki amaç için yapılır.

İlki ‘’ulvi’’ bir amaç; diğeri ise ‘’süfli’’ bir amaçtır.

Ulvi bir amaç için güdülen dava ‘’insana’’ dönüktür. İnsanı hedef alıp kitlesel amaca dönük ahlaki değerler zemininde insanlığın yüceltilmesi için yapılır.

Süfli bir amaç için hedeflenen ise kişisel hedefleri için kurgulanan asgari ve azami sınırı kendi çıkar dünyalarını çevreleyip sarmaladığı basit bir ‘’menfaat’’ amaç için yapılır.

Diğer muhalefet partilerinin destek vererek vakanın milli işletmeler hedef alınarak bu boyuta gelmesi ve ana muhalefet tarafından dahada derinleştirilen bu boykot kararı ülkeye ihanete varacak bir boyuta evrildiğini ifade etmek gerekiyor.

Gazze katliamı nedeniyle 50 binden fazla insanın ölümü karşısında Türk toplumunun İsrail mallarını boykot kararı karşısında gıkı çıkmayan ana muhalefet CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel’in  bugün kendi milli ekonomisini hedef alması kendi yerli mallarını boykot etmesi hangi ahlak hangi insani duruşla izah edilebilir?

Maalesef iktidar ve ana muhalefet arasında siyasal rekabette yaşanan bu ‘’ zihniyet ezikliği’’ finansal tetikçiliğe varan bir duruma yönelmesi ana muhalefetin, şirazeden çıkma ne yaptığını bilememe hadsizliğine varan ‘’ obsesif hırçınlığına’’ dönüşmüştür.

Genel olarak milli hassasiyetleri ile öne çıkan Türk toplumu milli işletmeleri hedef alan bu finansal tetikçiliğe prim vermeyeceği enfekte siyasetin getirdiği bu siyasetsizlik düzlemine dahil olmayacağını geçmişteki tecrübeler göstermiştir.

Öncesinde belli işletmeler sonrasında ise bu işletmeler üzerinden alınan boykot kararına karşı ‘’ haksız fiil’’ durumu doğmuştur.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘’ Haksız Fiillerden Doğan Borç Kararı’’ konu başlığının ‘’ Sorumluluk’’ başlıklı 49/a. bendi ‘’ Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.’’ der.

Bu madde ışığında bu hukuka aykırı boykot kararından zarar gören kim varsa zarar tazminatı adı altında bu çağrının müsebbipleri hedef gösterilerek dava açabileceği kendi kanaatimce ve ayrıca alanında uzman hukuk çevrelerince de  ifade edilmektedir.

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İTİBAR YOLSUZLUĞU…

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.