Bu ülke ile ilgili umutlarımı hep taze tuttum hiçbir zaman yitirmedim.
Gerek yaşadığımız bölgesel ve küresel tehditler gerekse batı patentli yaptırımlar umutlarımızı, heveslerimizi belli alanlara savursa da umudumu hep korudum.
Şu an ekonomik sıkıntılar yaşıyor olabiliriz. Bunu son beş yıl öncesindeki konforlu yaşamımızın diyeti olarak kabul edecek bu ülke ile ilgili hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz, vazgeçmemeliyiz.
Zira ‘’Büyük sıçrayışlar bazan birkaç adım geriye çekilerek yapılabilir.’’ Çünkü bu ülke altı boş geçmişi loş bir ülke değil.
Şu dört şey bu milletin genetiğinde olan değerlerdir: ‘’ Erdem, İrade, Cesaret ve Büyük Hayaller Kurabilme’’
Genetiğimizden gelen bu mayalarımızla Çanakkale’de, Trablusgarp’ta Galiçya ve Arap coğrafyasında 7 düvele karşı savaştık. Sevr ile lime lime edilmek istendik. Bu millet Sevr gömleğini yırtıp attı. İngiltere başta düveli muazzamanın işbirlikçileri ile verdiği mücadele ile Kuzey Afrika, Arap yarımadası ve Ortadoğu coğrafyasında büyük topraklar kaybetse de 10 milyon km2 vatan toprağından elimizde kala kala 782 bin km2 kalsa da son Türk devletinin ebet müddet hakim olacağı bu kadim coğrafyayı bu emperyalistlere teslim etmedi. Yeni Türk devletinin inşasını büyük hayaller kurabilme yetisi ile işte bu yaradılış mucizelerimizle gerçekleştirdik.
Sonraları ‘’ fetret devrine’’ girdik. ABD başta emperyalistlerin güdümünde bir devlet olarak genetiğimizden gelen erdem, irade, cesaret ve gelecekle ilgili hayal kurabilme mayalarımız iğdiş edildi. Silik ve sünepe bir devlet, devlet adamı ve toplum anlayışı hâkim oldu kılcal damarlarımıza kadar. Kendi gerçeklerimizi unuttuk. İdrak sorunu ve kavrayış gecikmesi yaşadık son çeyrek asra kadar. Kanıksanmış çaresizlik bu millete kaderi olarak dayatıldı.
Sonra biri çıktı bizde zaten var olan cesaret ve mücadeleci ruhumuzu yeniden kazandırdı. Yeniden hayal kurabilmeyi öğretti.
Kurduğumuz büyük hayallerle kendi hikayemizi yazıyoruz artık. Geçmişte birilerinin bize bahşettiği, lütuf sandığımız figüranlığı artık elimizin tersiyle ittik. Bize ait hikayenin kahramanının belirleyicisi biziz artık.
Son yıllarda ekonomik türbülans yaşasak da elde ettiğimiz savunma sanayi gücü ile bölgesinde artık koşul değiştiren koşul dayatan ülke olarak önemli ve büyük işlere imza atıyoruz.
Örneğin,1990’lı yılların başında birinci Karabağ savaşında can Azerbaycan’ın Ermenistan karşısında kaybettiği toprakları 2.Karabağ savaşında; Avrupa’nın Ermenistan desteğine rağmen, eğitim, lojistik ve askeri destek sağlayarak yeniden elde etmelerini sağladık.
Büyük Atatürk’ün Trablusgarp savunması için gittiği ve kaybetmek zorunda kaldığımız Libya topraklarını, meşru hükümetin daveti ile gidip muhalif güç General Hafter ve onu destekleyen Rus, ABD, Fransa, İtalya ve diğer güçlere karşı askeri operasyonlarla koşul değiştirerek yeniden elde ettik ve üstlerimizi orada Afrika hakimiyeti için yeniden inşa ediyor.
Suriye’nin kuzeyinde ABD güdümünde İsrail’den sonra ikinci bir İsrail olacak PKK/SDG menşeili bir terör devleti inşa edilmeye çalışılıyor ve bu ülke son çeyrek asırda elde ettiği ve geliştirdiği savunma sanayi potansiyeli ile buna izin vermediği gibi totaliter Esad yönetimindeki Baas rejimini devirerek kendi kontrolünde bir devlet inşasına yön veriyor. Mavi vatan gök vatan diyor tüm yetki alanlarımızdan taviz vermiyoruz.
Artık güvenilir ülke imajıyla sığınılacak liman, sözünden şüphe edilmeyecek ülke formatıyla parmakla gösteriliyoruz.
Tüm bunlar yanında büyük Türk milliyetçisi Ziya Gökalp’ın iki dizelik şiiriyle;
‘’Vatan, ne Türkiye;’dir Türklere, ne Türkistan!
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir; TURAN!’’ diyoruz.
Türkiye’nin öncülüğünde Cumhur İttifakı’nın iradesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan inisiyatifiyle ‘’ Türk Devletleri Teşkilatı’’ kuruldu. Büyük Turan’a giden yolda Ömrünü Türk Milleti’nin terakkisine yükselmesi ve gelişmesine adayan büyük fikir insanı İsmail Gaspıralı’nın; ‘’ dilde, fikirde, işte birlik’’ fikriyle Türkçenin farklı lehçelerini konuşan Türk topluluklarını ortak bir ebedi dil etrafında birleştirip siyasi birlik olma yolunda tek bir ulus etrafında ‘’ Türk Devletleri Konfederasyonu’’ çatısı altında buluşturmak için Türk Devletleri Teşkilatı’nın uzun çalışmalar sonucu ortak kararıyla Türkiye Türkçesinin 29 harfine 5 ortak harf daha eklenerek 34 harfli ortak alfabeye geçilme kararı alınıyor. Ortak paranın ilk örnekleri basılıyor.
Tüm bunlar ülkücüyüm, milliyetçiyim diyen kesimlerin dünden bugüne en büyük ortak uhdesi, büyük Turan hedefinin büyük hayalleri değil midir?
İşte bunlar son çeyrek asırdır savunma sanayi başta neredeyse büyük diplomasi ataklarının, güvenilir ülke olma iddiasının ve hemen hemen tüm alanlarda elde edilen büyük dönüşümün karşılığı, idrak ve kavrayış potansiyelimizin diriltilmesi, yeniden elde edilmesi ve kazanılması ile gerçekleşmiştir.
Tüm bunlar ortada iken, milliyetçilikle geçinen ancak merkezde mi milliyetçi cephede mi kısaca nerede durduğu belli olmayan İYİ Parti adında bir siyasi partinin, üst yöneticisi ve yöneticilerinden hatta sempatizanına kadar seçilmiş iktidarın karşısında güya siyaset yapma bahanesiyle yeri geldiğinde 2023 seçimlerinde olduğu gibi ülke ve millet düşmanları ile aynı deliğe işerlerken, Erdoğan ve Bahçeli karşıtlığı üzerinden agresif siyaset üreterek adeta nefes alınmadığına şahitlik ettik, etmeye devam ediyoruz.
Sonra kendi kendime şu soruyu soruyorum: ‘’ Bu nasıl milliyetçilik?’’
Benim anladığım milliyetçilik; aidiyet duyduğu milletinin varlığını yüceltmek ve yükseltmek için gerektiğinde inisiyatif almak, bu bilinç veya şuuru sonraki kuşaklara aktarmak iddiası ve idealidir.
Ve ardı arkası gelmeyen sorularımla böyle bir milliyetçilik anlayışını sorgulamaya devam ediyorum.
-‘’ PKK sizi tükürüğüyle boğar’’ diyen Van belediye başkanı ve diğer PKK savunucusu belediye başkanları yerine atanan kayyım sistemini eleştirerek, kayyım devletin başında demekle milliyetçilik olunur mu?
-Bedeni burada ruhu dışarıda olan eski düzen özlemi içinde olan komprador burjuvazinin temsilcisi statükocu TÜSİAD’ı savunarak milliyetçilik yapılır mı?
-İktidara gelmek uğruna, ülkeyi zafiyete düşürme peşinde olanlarla birlikte bir olunup milliyetçilik parkurunda koşulabilinir mi?
Bunlar maalesef milliyetçi geçinen bir muhalefet partisinin Türk Milletine dayattığı akla ziyan gerçekler.
Benim anladığım milliyetçilik şiarı üzerinden siyaset, ancak ve ancak Türk milletinin çıkarları gözetilerek, kim tarafından yapıldığına bakılmadan onların refah ve gelecek vizyonu sahiplenilerek yapılır.
İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Ülkenin Felaketi Olur