a

TÜRKİYE, TÜRKİYE’DEN BÜYÜKTÜR!

         YÖRÜK BEYİ YAZDI…

Bugün koşullar bu büyük düzlem üzerinde şekilleniyor artık!

Uzun zamandır bir düzlem üzerinde birilerine tutunmadan kendi dengemizi kendi kabiliyetimizle sağlayarak yürümeye çalışıyorduk.

Üzerinde yürüdüğümüz düzlemi suni sarsıntılarla sallamalarına, belli bir yöne ve istikamete kaydırmaya yürüdüğümüz dengeden düşürülme çabalarına rağmen millet olarak artık farkına varabildiğimiz kabiliyetimizle menzilimiz minvalinde  yürümeye yol almaya devam ediyoruz.

Türkiye, geçen yıl coşkuyla kutladığımız cumhuriyetin 100.kuruluş yıldönümünde hedefini Cumhurbaşkanının epeydir söylediği gibi dünyanın küresel güçlerinden birisi olarak yürüyeceği düzlemi belirlemiş durumda.

Küresel projeksiyonun sürekli değişim yaşadığı bir çağda yaşıyoruz. Bu değişimde âtıl kalmak, tereddüt etmek belki biranda farkında olmadan geriye gitmenin treni kaçırmanın sonucu olabiliyor.

Eskiden ıskaladığımız dönüşümlerin ve değişimlerin bedeli, belli bir süre sonra başkaları tarafından konulan kurala uymak zorunda kalan ve yönetilen ülke olmaktı.

Çünkü her metamorfik değişim   tehditlere, risklere bizi mecbur bıraktığı gibi fırsatları da birlikte sunar.

Gelen imkân ve fırsatlar, önü kesilerek yakalanır peşinden koşularak değil. Çünkü bir imkân ve fırsatı kaçırdıysanız onu bir daha yakalamanız zor hatta imkânsız hale gelebilir.

Tehditler ise; başkalarının koyduğu koşullara uyma, tasarladığı planlara piyon olma ve belli bir süre sonra devlet olarak bir provizyonunuz karşılığınız olmadığı gibi sadece idare edilen ve yönetilen devlet olmadan öte gidemeyişinizin karşılığıdır.

Düne kadar başkalarını donatı ve teçhiziyle ülkemizi savunur iken, bugün %80 gibi bir oranla kendi savunma sanayimizi bir yerlere taşırken beraberinde tehditlere karşı artık birilerinin eline bakan operasyon kabiliyeti birilerinin onayıyla gerçekleşebilen koşullara taşımayı bıraktık.

Örneğin kendi potansiyelinin farkına varan ülke olmasaydık geçmişte Fırat Kalkanını, Zeytin Dalı, Barış Pınarı veya Irak’ın kuzeyinde pençe-kilit harekatlarını gerçekleştirebilir miydik?

İnsan veya devlet bir kere kendi gücünün farkına varabilirse yeri geldiğinde kural koyabilmenin, oyun bozabilmenin tadını alabildiyse tekrarlanan ‘’ öğrenilmiş çaresizliğin ‘’   eskimiş bir ezberi bozma olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Bunun farkına varabilmek elbette kolay olmadı. Bulunduğunuz konum yani jeopolik konjonktür bunun beraberinde getirdiği jeopolitik riskler sizi bir şekilde eğer gaflet denizinde kulaç atmaya istekli değilseniz yani her şeyin farkına varabilirseniz sizi bir şekilde bir yerlere taşıyor.

İşte o zaman dünyayı idare ettiğini sanan aktörlerinde size bakış açısı değişiyor. Sizinle hep geyik yapmayı alışkanlık hale getirmiş bu alışmışlar bir anda karşılarında beklediklerinden farklı alışılmışın dışında bir gücü görünce kendilerine çeki düzen verip toparlanma ihtiyacı duymak zorunda kalıyorlar.

Bugün dünyanın küresel güçlerinin veya uluslararası örgütlerin özellikle Suriye’deki gücü karşısında Sayın Erdoğan ile görüşmek için sıraya girmeleri bunun önemli bir projeksiyonudur.

Buraya kadar hiçbir şey kolay olmadı. Geçmişte Libya ve Azerbaycan’da askeri gücümüzle koşul değiştirebilme potansiyelimiz olmasa bugün bunlar olabilir miydi?

Veya Afrika’daki yumuşak insani etki gücümüz olmasa kıtanın iki stratejik ülkesi Somali ve Etiyopya arasındaki sınır uyuşmazlığına katkı sunan güvenilir ülke olma gücü olmasa bugün rağbet edilen ülke konumuna sahip olabilir miydik?

Balkanların hafızası olan Osmanlı’nın varisi ülke olma etkisiyle Balkan ülkeleri arasındaki çatışmalarda ön alan yerine göre hakemlik yapan güvenilir ülke olma etkisi düşünüldüğünde…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle ufkumuzu 782 bin km2 ile sınırlandırabilmek mümkün mü?

 

 

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

HAYAL KURUN!

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.