a

BİR İHANETİN ANATOMİSİ: ” 15 TEMMUZ”

İbn-i Haldun; ‘Coğrafya Kaderdir,der.

Dünyanın en kadim coğrafyasında Asya ve Avrupa’nın geçiş noktası dünyanın merkezinde var olmaya çalışmamızın elbette mutlak bir bedeli vardır. Bu bedel öyle bir bedel ki belki hiç bitmeyecek sonsuza dek sürecek bir bedeldir. Eğer bu coğrafyada varlığınızı sürdürmek istiyorsanız arsızından uğursuzuna her türlü musibete hazır olmalı bu coğrafyanın getirdiği sert rüzgarları göğüslemeye  hazırlıklı olmalısınız.

Coğrafyası cömert uluslar, şımarık olur. Onun içindir ki bu coğrafya ne İskandinav  ne de Kıta Avrupası coğrafyasına benzer. Bu coğrafya sırtlanların avını parçalamak için fırsat kolladığı, varlığın kan ve gözyaşı ile muhafaza edildiği bir coğrafyadır.  Hiçbir şeyin altın tepsi ile sunulmadığı bu coğrafyada, şımarıklık bu coğrafya insanı için oldukça lükstür ve elde edeceği her şeyi ancak ve ancak kan ve gözyaşı ile bedel ödeyerek elde eder. Zira Anadolu’yu ebedi yurt olarak tescil ettirdiğimiz 1071 Malazgirt’ten bugüne hep bir bedel ödeyerek geldik ve bedel ödemeye de devam edeceğiz.

24 Temmuz 1923, Lozan Antlaşması… Bağımsızlık savaşıyla emperyalizm ve uşaklarına karşı  kazma kürek ve çakar almazla yeri geldiğinde çıplak ellerimizle verdiğimiz ilk bağımsızlık mücadelemizin siyasal bağımsızlık ile perçinlendiği önemli bir eşik…

15 Temmuz 2016… Yaklaşık 93 yıl sonra emperyalizm ve uşaklarına karşı ikinci karşı karşı koyuşumuzun, kuşatmalı ciddi bir müdahaleyi yine millet olarak  çıplak ellerimizle tanklara, sapan taşıyla uçaklara kafa tutuşumuzun bu hain  girişimi ters yüz edişimizin yıldönümü. Bu kez karşımızda ne emperyalizme payandalık eden Yunan ordusu ne de Ermeni ve Rum çeteleri vardı. Bu kez ne acı ki karşımızda bizim gibi görünen, bize ait bildiğimiz CIA güdümlü kucaktan kucağa gezen iş birlikçi bir örgüt vardı.

Çok şükür ki, bugün CIA, NATO destekli, iç merkezli hain darbe teşebbüsünün 8.yılını geride bıraktık. 8 yılı geride bırakmasına bıraktık da kaybettiklerimiz sadece koca 8 yıl değildi. Kaybettiklerimiz 251 şehit yanında; ellerini, kollarını, ayaklarını ve hatta vücudunu kaybetmiş 2196 gazimizdi.

Emsali görülmemiş bu dirilişi ve karşı koyuşu; millet olarak ne 27 Mayıs 1960, ne 12 Mart 1971 muhtırasında ne de 12 Eylül 1980 ihtilalinde yapabildik.

Maalesef tüm bu iç acıtan tecrübelerden aldığımız dersler bizi zihin dünyamızda öylesine tecrübe etti öylesine olgunlaştırdı ki;  vaktiyle her şeyiyle dışa bağımlı bir ülke olmanın getirdiği dış müdahaleye açık acziyet görüntüsü, beraberinde muhalefet destekli ordu ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Menderes’in çaresizliği, 1960 ihtilaline zemin hazırlarken 56 yıl sonra son çeyrek asra damgasını vuran Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde ki lider bazlı meydan okuma manifestosu millet olarak bizi bu darbe teşebbüsüne kayıtsız bırakmadı.

2012 yılı Şubat’ın da ki MİT kriziyle başlayan, dershaneler olayı ile patlak veren 17/25 Aralık yargı darbesi ile belirginleşen ve zincirin son halkası olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimini hazırladı.

Dış odaklı diyorum, çünkü darbe girişimi; PENTAGON, CIA ve NATO destekli müstevli bir çabaydı ve darbe saatlerinde   sessiz kalan darbe engellendikten sonra yüzde seksen beşini ABD’nin finanse ettiği NATO’dan gelen ‘’ muhataplarımız başarısız oldu’’ açıklaması oldukça manidardı. Ayrıca ABD’nin, darbe girişimi başarısız olduktan sonra sabaha karşı açıklama yaparak ‘’ üzüntülerini belirtmeleri’’, Almanya başta bazı Avrupa ülkelerinin darbenin ertesi günü açıklama yapmaları darbeden bir ‘’ beklenti eşiğinin’’ varlığını teşhir ediyordu.

O günlerde BAE, Mısır, Sudi Arabistan gibi düşük demokrasi profilli birçok Arap ülkesinin darbe yanlısı pozisyonlarının nedeni ise bir İslam ülkesi olmanın yanında coğrafyasında demokrasi merkezi olmasının getirdiği yumuşak güç donanımı ve Arap baharı yanlısı politikasıyla kendilerini güç duruma düşüren Türkiye’den bir intikam alma uhdesiydi. Dolayısıyla ABD, AB ve NATO gibi bu darbe girişimine ‘’aş erdikleri ‘’ bilinen bir gerçekti.

ABD, AB, NATO ve Arap dünyası için kurgulayıp uygulamaya koydukları darbenin asıl neden ise 2009 Davos zirvesinde ‘’ One Minute’’ diyen dünyanın yaşadığı adaletsizliğe karşı BM’nin 196 ülkesine korkusuzca dönüp ‘’ Daha Adil Bir Dünya Mümkün’’ diyebilen Erdoğan’ın lider rolüyle bu coğrafyada yeni bir güç inşa etme stratejisiydi.

Dolayısıyla, 2010 yılı Aralık ayında Tunus’ta başlayıp Libya, Mısır ve Suriye de etkisini hissettiren Arap baharı rüzgarı; BAE, Mısır, Sudi Arabistan, Bahreyn gibi demokrasi paradoksu yaşayan otoriter ülkeleri korkutmasının ve darbeye destek vermelerinin diğer bir nedenini ortaya koymaktadır. Ayrıca Almanya başta bazı AB ülkelerinin, ABD ve dolayısıyla NATO’nun; Ortadoğu’daki çıkarlarına aykırı gördüğü Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümeti devirme planlarını içerideki FETÖ menşeili ‘’ beşinci kol’’ terör örgütünü kullanarak desteklemeleri, darbe teşebbüsünün içeriden kendiliğinden gelişen bir girişim olmadığını belli güç merkezlerinden desteklendiğini  gösteriyordu.

Bugün Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin dış politikası, bölgesinde güç devşirmeye devam ettiği sürece bu politika,  ABD, AB, NATO ve Arap ülkelerinin dış politikası olmaya devam ederken; tehlike, tehlike olmaya devam edecek. Millet olarak emperyalizm ve uşağı işbirlikçi beşinci kol örgütleri ve bu faaliyetleri sonsuza dek devre dışı bırakılmak isteniyorsa kendi iç çekişmelerimizi veya oy devşirme stratejimizi bir tarafa bırakmak tek yumruk olarak dünyaya meydan okumak gerekiyor.

Yoksa bu kafayı değiştirmeden iktidara gelmek için oy devşirme uğruna FETÖ ve PKK gibi ayrılıkçı terör örgütlerine cesaret verici telkinlerde bulunmak, aynı fotoğraf karesine girilmese de dışarıdan yanlarındaymış gibi bir izlenim vermek devleti ayakta tutan sütunlara balyoz vurmakla eşdeğerdir.

Siyasi hesaplarla bu çabalara tevessül etmek, sadece iktidarı çökmesi muhtemel binanın molozları altında bırakmayacak aynı zamanda buna içeriden siyasi olarak her türlü illegal girişime zemin hazırlayan siyasetçisinden her türlü illegal gurupları da çöküntü altında bırakırken emperyalizmin geleceği için emperyal hedeflere kapı aralayacaktır.

‘’ Enkaz değeri’’ belki iş görür diye kullanım için ABD tarafından Pensilvanya’da beslenen FETÖ elebaşısı ve artıkları için her an teyakkuzda olmak rehavete fırsat vermemek oldukça önemlidir.

İhanetin içinde yer alarak hapis yatmış veya rütbesi elinden alınarak bedel ödemiş insanlara sesleniyorum: ‘’ İhanetinizin bedelini hapis yatarak veya rütbesi alınarak ödediniz. Cemaat kisvesi altındaki ABD dış istihbarat servisi CIA’ya veya aparatı olan FETÖ ve elebaşısı Gülen’e değil size ve sevdiklerinize bağımsızlığınızı bahşeden Türk’ün son devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin milli çıkarlarına hizmet edin!  Çekilen cezayı ve sökülen rütbeleri belki bilmeyerek içinde olduğunuz ihanetinizin bedeli olarak kabul edin!’’   

Ayrıca 15 Temmuz’a ‘’ tiyatro veya kontrollü darbe ‘’ diyen muhalefet özellikle ana muhalefet tarafından ısrarla OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz için ‘’asıl darbe budur’’ diyen siyasal mevta Kılıçdaroğlu’nu bir tarafa koyarsak, CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel ve tüm muhalefete buradan sesleniyorum: ‘ İzmir’de emperyalistlerin uşağı Yunan’a ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’den 15 Temmuz’da da şer odaklarına ilk kurşunu sıkarak darbenin seyrini değiştiren Şehit Ömer Halisdemir’e vatanı, hayatı pahasına emperyalist hedeflere ve uşaklarına teslim etmeyen şehit ve gazilerimizin canını acıtacağı unutulmamalıdır.’

Şehidim ruhunuz şad olsun!  Bu vatan size minnettardır!

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

YÖRÜKLER, KENDİ AYAĞINA SIKAR!

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.